İklim değişikliğinin sıcaklıkların artması, buzulların erimesi, deniz seviyesinin yükselmesi, aşırı hava olaylarının ve doğal afetlerin meydana gelmesi, okyanusların asitlenmesi, ekosistemlerde bozulmaların meydana gelmesi gibi hidrolojik ve karasal sistemler üzerinde pek çok olumsuz etkisi olmaktadır. Bununla birlikte tarım sektörünü olumsuz yönde etkileyerek hem ülke ekonomisine büyük bir darbe vurmakta hem de mahsul veriminin giderek azalmasıyla yeterli miktarda gıda üretilememesine neden olmaktadır. Aynı şekilde iklim değişikliği bireylerin fiziksel ve psikolojik sağlığını önemli ölçüde etkilemekte olup uzmanlar tarafından 21. yüzyılın en ciddi küresel sağlık tehditlerinden biri olarak kabul edilmektedir. İlerleyen süreçte, iklim değişikliğinin doğal çevre ve insanlar üzerinde oluşturduğu baskının artacağı düşünüldüğünde bu konu üzerinde durulması ve iklim değişikliğiyle mücadelede çeşitli stratejiler geliştirilmesi oldukça önemlidir. Bu bağlamda bu derleme çalışmasında, iklim değişikliği ile mücadelede bireysel olarak etkili olabileceği düşünülen ekolojik vatandaşlık kavramının ne olduğunun ve iklim değişikliğine etkisinin nasıl olabileceğinin yeşil sosyal hizmet perspektifiyle ortaya koyulması amaçlanmıştır. Çalışmada iklim değişikliği, ekolojik vatandaşlık, yeşil sosyal hizmet, yeşil sosyal hizmet ve ekolojik vatandaşlık ilişkisi anahtar kelimeleri ve bunların İngilizce karşılıkları kullanılarak 2001-2024 yılları arasındaki yayınlar taranmıştır. Veri tabanı olarak Google Scholar, Web of Science, Scopus ve TRDizin kullanılmıştır. Çalışmaların seçimi, İngilizce ve Türkçe dillerinde hakemli dergilerde yayımlanmış makaleleri, bilimsel kitapları ve uluslararası kuruluşların konuyla ilgili rapor ve verilerini içermektedir. Dâhil edilen çalışmalar anlatı (Narrative) incelemesi yöntemi ile değerlendirilmiştir. Çalışma, iklim değişikliği konusuna dikkat çekebilmek ve bu konuda çeşitli önlemler alınabilmesine katkı sağlayabilmek açısından önemli görülmektedir. Sonuç olarak iklim değişikliği ile mücadelede hükümetlerin, ulusal ve uluslararası kuruluşların çevresel adaleti sağlama prensibi doğrultusunda politika düzeyinde yanıt vermeleri gerekli olmakla birlikte ekolojik vatandaşlık fikrinin tüm toplum tarafından benimsenerek bireylerin davranışlarına bu doğrultuda yön vermeleri önemsiz bir çaba olarak görülmemeli, ekolojik vatandaşlığı geliştirme yönünde çalışmalar yürütülmelidir.