• Embargo close
• Publications close

Tourism is an industry that has started to rise rapidly in recent years. Thus, there has been a tendency towards different tourism types rather than mass tourism in order to spread tourism on every day of the year. By this way, there has been an increasing interest in the developing alternative tourism types and these tourism types have started to be evaluated within the frame of sustainability. Alternative tourism types increase people's interest in unexplored natural environments and make these regions a destination, which has brought up the issue of protecting the regions and realizing tourism activities there. As long as tourism activities in these regions are carried out within the scope of eco-tourism; the richnesses and natural diversity of the regions will be protected and the local people will develop socio-economically. This study examines all the richnesses and potential tourism types in Bird Sanctuary on the Kızılırmak Delta and includes the opinions and suggestions of relevant shareholders regarding the problems of the region. Semi-structured interviews were conducted with relevant shareholders and their opinions about the tourism supply and sustainability of the region were received. As a result of the study, it was determined that available touristic and social facilities in the region were inadequate, infra and super structures in the region needed to be developed and a greater importance had to be attached to advertising activities. In addition, it was concluded that shareholders were highly positive and excited about protecting the beauties of the Kızılırmak Delta and providing its sustainability by including the delta in the permanent heritage list of UNESCO Turizm son zamanlarda hızla yükselişe geçen bir endüstridir. Bu nedenle turizmin yılın her gününe yayılması amacı ile kitle turizminden farklı turizm türlerine yönelim başlamıştır. Bu sayede gelişen alternatif turizm türlerine olan ilgi artmış ve bu turizm türleri sürdürülebilirlik çerçevesinde değerlendirilmeye başlanmıştır. Alternatif turizm türleri ile birlikte insanların keşfedilmemiş doğal ortamlara olan ilgisinin artması ve bu bölgelerin destinasyon olarak kullanımı, bölgelerin korunarak turizm faaliyetlerinin gerçekleştirilmesi konusunu gündeme getirmiştir. Bu bölgelerde gerçekleştirilen turizm faaliyetleri eko-turizm kapsamında gerçekleştirilirse, yöre halkının zenginliği, doğal çeşitliliği ve sosyo-ekonomik kalkınmasının korunmasına katkıda bulunacaktır.Bu çalışma ile Kızılırmak Delta Kuş Cenneti'nin tüm zenginlikleri ve gelişebilecek turizm türleri incelenmiş ve bölge ile ilgili paydaşların görüş ve önerileri verilmiştir. Bu konuda paydaşlarla yarı yapılandırılmış görüşmeler yapıldı ve bölgenin turizm arzını ve sürdürülebilirliğini sağlamak için görüş alındı. Araştırmanın sonucunda bölgede mevcut turistik ve sosyal tesislerin yetersiz olduğu, bölgedeki alt ve üst yapıların geliştirilmesi gerektiği, tanıtım faaliyetlerine daha çok önem verilmesi gerektiği sonuçlarına ulaşılmıştır. Ayrıca Kızılırmak Deltası'nın sahip olduğu güzelliklerin el değmeden korunması ve UNESCO kalıcı miras listesine girmesiyle sürdürülebilirliğin sağlanması hususunda paydaşların oldukça olumlu ve heyecanlı oldukları sonuçlarına da ulaşılmıştır. 96

SUMMARY This study was Intended to determlnethe effect of nutrition- education provided to 4th class of primary school pupils on their level of influence from television advertisement. Study wan carried out experimentally In Malazgirt, Melih Tuncay and. Kar» Halil Atilla primary schools in District of Bornova between 8. 3. 1994 and 1.4. 1994. Study included 563 samples in total of which 207 are students, 182 are mothers and 174 are fathers. A pre test questionnaire containing social demographic and pre test questions was administered to both experiment and control groups ( Addendum, 1 1, 1 V*, V, VI ). Experiment group pupils were given nutritional education in two phaoes with one week interval, while control group pupils were given no education. At the and of the week following completion of the education a past test questionnaire (Addendum IV,V,.VI > was admlniatered to whole pupils. It is found that 65.93% of mothers thought television was `both beneficial and hazardous`, 3.05% thought that television had no influence` at aJI. 70.88% of mothers reported that their children were `sometimes` Influenced by television advertisements had no influence on their children 'while 12.09% expressed that their139 children were `always` influenced` by television advertisemennts. It is found that 79.67% of mothers `sometimes` purchased the advertised food and drik at 6.59% did not purchase those items `at all`. 54*40% of mothers thought that children must watch the television programs allowed by their parents. 59.77% of fathers expressed that television was 'both benefical and hazardous` 78.16% of fathers reported that their children were `sometimes` influenced by television adve rt i sement s. 78.16% of fathers reported that they `sometimes` purchased advertised food and drink* while 5.75% reported that they did not purchase those items `at all`. It is found that 55.49% of fathers thought children must only watch the television programs allowed by their parents* Distributions of pupils who receive nutrition education and those who did not according to effect of television advertisement techniques, frequency of purchasing advertised food and drink, reasons of purchasing advertised food and ' drink and their concerns about purchasing advertised food and drink revealed no statistically meaningful -difference. ÖZET Bu araştırma, İlkokul dördüncü sınıf öğrencilerine beslenmeye İlişkin verilen eğitimin, televizyon reklamlarından etkilenme durumu üzerine etkisinin belirlenmesi. amacıyla planlanmıştır. Deneysel olarak hasırlanan araştırtırma, 8.3.1994 - 1.4. 1994 tarihleri arasında Bornova ilçesi ilk okullarından Malaagirt ilkokulu. Melih Tuncay ilköğretim oku- li ve Kars Halil Atilla ilköğretim okullarında yürütülmüştür Araştırma kapsamına 207 öğrenci, 182 anne, 174 baba olmak üsere toplam 563 ki.şi alınmıştır.. Deney ve kontrol gruplarına. tanıtıcı bilgileri ve ön teat sorularını içeren soru formu uygulanmıştır (Ek-11, Ek- IV, Ek-V, Ek-VI ). Deney grubu Öğrencilerine birer hafta ara ile iki aşa mada beslenme, eğitimi verilmiş, kontrol grubuna eğitim veril memiştir. Verilen elit imi izleyen bir hafta sonunda tüm öğrencilere sontest formu (Ek-IV, Ek V, Ek- VI) uygulanmıştır Annelerin %65.93'ünün televizyonun `Hem yararlı- hem za rarlı` olduğunu, %3. 85 `inin televizyonun `Hiç etkisi olmadı- ı âmı` düşündükleri saptanmıştır. Annelerin %70.88`i çocukların `Basen` televizyon reklam larından etkilendiklerini, %17.03`tt `Etkilenmediklerini`, %12.09`u `Her saman` etkilendiklerini belirtmiştir. Annelerin %79. 87 `sinin reklamı yapılan yiyecek ve içecek leri `Basen aldıkları`, %8.59`unun `Hiç` almadılı saptanmış-137 tır. Annelerin %54.40'x çocukların, anne-babanın isin verdiü Programlar' m islemelerinin doiru olduiurm düşündükler'! saptan.mistir. Babaların %59.77`8.i televisyonun `Hem yararlı hem sarar lı` 'olduğunu ?belirtmiştir. Babaların %78-.16'sı çocukla rın `Basen` televizyon reklamlarından etkilendiklerini belirt miat ir. Babaların %7S. 18 'sı reklamı yapılan yiyecek ve içecekle ri `Basen` aldıklarını, %5.75M. `Hiç` almadıklarını belirtmiş tir.. Babaların %55. 49 ` unun çocukların anne babanın izin ver diği programları islemeleri gerektiğini düşündükleri saptan mıştır. Beslenme eğitimi alan ve almayan öğrencilerin, televis- t yon reklamlarını beğenme durumları, reklamı yapılan yiyecek ve içecekleri alma sıklıkları, reklamı yapılan yiyecek ve içecekleri alma nedenleri, reklam ürünlerinin alınmasına ili© kin düşüncelerine göre dağılımları arasında anlamlı fark bu lunamamıştır. 173

ÖZET Bu çalışmada içten yanmalı motorlarda piston dizayni teorik bir işlemle sunulmuştur. Dizayn üç bölüm olarak incelenmiş ve sonuçlar ortaya konulmuştur. Bilindiği gibi piston; içten yanmalı motorlarda en önemli parçalardan biridir. Çok güç şartlar altında çalışır.Tezde sunulan dizaynin bölümleri ; 1. Bölüm ; Mukavemet yönünden dizayn 2. Bölüm; isi 1 yönden dizayn 3.Bölüm;Yanma ve kimyasal reaksiyonlar Her ne kadar 3. Bölüm Isil yönden dizaynin bir parçası gibi görünse de bu tezde bu kişim ayrı olarak incelenmiştir. Hiçbir zaman ilk iki bölüm birbirinden ayrilamaz ve piston dizayni ele alındığında her ikisi birden hesaba kati İmalidir. Mukavemet yönünden yapılan dizaynda; pistonun çeşitli gerilmelere göre hesabi yapılmıştır ve limit değerleri içinde olup olmadığı incelenmiştir. Isil yönden yapılan dizaynda ise;Mukavemet yönünden yapılan dizaynin sonuçlarına bağlı kalınarak yanma odasında meydana gelen sıcaklık ve basınç değerleri gözönüne alınıp bir pistonun hangi şartlar altında çalıştığı incelenmiştir. 3. Bölümden amaç yanma odasında meydana gelen sıcaklık, basınç ve gaz tarafındaki ortalama konveksiyon ısı iletim katsayısını hesaplamaktir.Ayrıca vakit belirli kademelerde yakılmak suretiyle aynı sonuçlara varılmıştır. Bu tezin yapılmasında ve yazılmasındaki yardımlarından dolayı Değerli Hocam Doç. Dr. Orhan DENİZ 'e ve arkadaşım Mak. Müh. Tuğrul Yakar `a teşekkürler ederim. Mak. Müh. Süleyman Tokay İstanbul/1993 SUMMARY In this study; piston design had been showed by a teorical progress in the internal combustion engines. Design had been studied at three parts and the results had been completed. As you know, piston is one of the most important parts in the internal combustion engines.lt runs in very hard coditi- ons.The parts of design which had been showed in this treat ise; Part 1. Design for strength Part 2. Design for thermal loading Part 3, Combustion and chemical reaction However Part 3. is one of the part of ` Design for ther mal loading ` but in this treatise, this part had been studied by isolated. First two parts couldn't be seperated. At the ` Design for strength` piston had been studied ac cording to different stresses and whether it is in the given limits or not. At the ` Design for thermal loading `, it had been depen ded on the results of ` Design for strength. How the piston runs, had been studied by temperature and pressure datas which occurs in the combustion chamber. ^ At the thirth part; temperature, pressure and convective heat transfer coefficient which occurs in the combustion chamber had been calculated. Beside of full combustion, fuel had been combust i oned step by step and reached the same results. I'd like to thanks very much Dear Doç.Dr.Crhan Deniz and my friend Mec.Eng. Tuğrul Yakar for their help. Me c.Eng. Süleyman Tokay 111

ABSTRACT Our high licence thesis that named experience of dream on pschology and principals of religion is formed from three sections. The theme, aim, importance and research metods are presented at the geining of our thesis. We told the dream and its explanation, the meaning of dream as a vocabulary, how it is formed with the sleep, dream's content, what it dream's explanation, the dream's explanation history the study on psychological dream's explanation and the section of dreams at this section. After we examined the basic principles about dream experience than we spread to the second section that is about the basic of dreams according to the nowadays psychologist. At this section we tried to put down the idea of modern psychology by psychologists. Especially we put down the study of S.Freud on dreams. At this direction we told dream and sleep according to S.Freud psychoanaysis ecology. By giving information about reality, function, source, explanation, technique, symbolize and the kinds of dreams we gave examples that S.Freud had made analysis. After than we discussed Freud's dream theory based on basics and the criticism that has been made on the theory. We finished the second section by comparing Jung, Adler and Fromm's dream theory by Freud's dream theory. We tried to understand the relationship between our religion life and dream by telling the dream principles of İslam religion based on Quran, Surma and İslam scholars determinition about dreams. As the result, the experience of dream will provide everyone who will study on religion psychology because of its psychological and religious charecteristics, that is taken refuge in. İt will provide advantages to the theology section because of subject and the relationship to many science branches. We wish our thesis will help everyone even less who will study on subject like this. 141 ÖZET `Rüya tecrübesinin psikolojik ve dini temelleri` başlıklı yüksek lisans tezi, giriş ve üç bölümden müteşekkildir. Giriş kısmında tezimizin konusu, amacı, önemi ve araştırma metodu bulunmaktadır. İlk bölüm olan `Rüya ve tabirinin açıklanmasında; rüyanın kelime ve terim anlamı, uyku ile beraber nasıl oluştuğu, içeriği, tabirin ne olduğu, tabir yöntemi, tabirin tarihi, psikolojik tabir çalışmaları ve rüyanın kısımlarından bahsedildi Rüya tecrübesi ile ilgili temel prensipler inceledikten sonra ikinci bölüm olan çağdaş psikologlara göre rüyanın temellerine geçildi. Bu bölümde modern psikolojinin rüya ile ilgili görüşleri psikologlar aracılığıyla ortaya koymaya çalışıldı. Özellikle Sigmund Freud'un rüya ile ilgili çalışmalarına yer verildi. Bu doğrultuda Freud'un psikanaliz ekolünden başlayarak Freud'a göre rüya ve uyku tanımlandı. Mahiyetinden, fonksiyonundan, kaynağından, yorumlanma tekniğinden, sembolizminden ve rüya çeşitlerinden bahsederek Freud'un çözümlemesini yaptığı rüyalardan örnekler verildi. Ardından Freud'un rüya kuramının dayandığı temellere ve kuramına karşı yapılan eleştirilere yer verildi. Jung, Adler ve Fromm'un rüya kuramlarını Freud ile karşılaştırmalı olarak ele alıp ikinci bölümü bitirildi. Üçüncü bölüm olan `İslam dininde rüyanın temellerinde` ise Kur' an, Sünnet ve İslam alimlerinin rüya hakkındaki tespitlerine yer vererek rüya ile dini yaşantımız arasındaki ilişkinin ne olduğu izah edilmeye çalışıldı. Sonuçta rüya tecrübesi, içinde barındırdığı psikolojik ve dini özelliklerinden dolayı, Din Psikolojisi alanında çalışacak herkese çok önemli katkılar sağlayacak. Konunun derinliği ve birçok ilim dalını ilgilendirir özelliği ile de İlahiyat sahasına vakıf olabilme adına faydalan olacaktır. Tezin bu konuda çalışacak herkese az da olsa yararlı olmasını diliyoruz. 155

Tez (Yüksek Lisans) -- Çukurova Üniversitesi, Adana, 1994. Kaynakça (s. 52-57) var. v, 59 s. ; 30 cm. TEZ1588 …

Characterization of the electrical properties of covalently linked pure, hydrogenated andhydrophobically modified poly{ethylene glycol} (PEG) thin films under a changingrelative humidity is examined by dc measurements. Perfluoroalkylethylalcohol is used asthe hydrophobic additive. At low humidity levels, electronic conduction takes placewhile the absorbed water contributes to this mechanism and increases the current. Ataround 70% relative humidity, as a result of the water clusters formed, the polymer meltsfrom the semicrystalline form and the current shows a steeper increase. The water vaporcondenses and conduction takes an ionic nature. For the pure PEG samples, after 75%,the conductivity shows irregularities with respect to increase in the relative humidity. Theirregularities subside in the hydrogenated as well as the hydrophobically modified PEGsamples, while in the latter the steep increase in conductivity shifts to higher values ofrelative humidity with increase of perfluoroalkylethylalcohol concentration in the film.There is a hysterisis between the absorption and desorption of water as the film cannotreach its semicrystalline form in the time interval of desorption. The polymer film couldget its pre-absorption form after annealing. The response of PEG thin films to theexposure to acetone and methanol vapor at changing pressures are observed by dcmeasurements under vacuum. The conductivity of the polymer increases with theincreasing pressure of vapor while this increase reaches a significant value at 1100 Pa.Acetone causes an augmentation in current 10 times greater than methanol due to thedifference between their dielectric constants. Kovalent bağlı saf, hidrojene edilmiş ve hidrofobik olarak modifiye edilmiş polietilenglikol ince filmlerinin elektriksel özelliklerinin karakterizasyonu değişen bağıl nemetkisinde doğrusal akım ölçümleri ile yapıldı. Hidrofobik katkı olarakperfloroalkilietilalkol kullanıldı. Düşük nem seviyelerinde elektronik iletkenlikgozlemlenirken, emilen su da iletkenlik mekanizmasına katıldı ve akım değeri yükseldi.Bağıl nemin %70'e ulaştığı noktada, oluşan su adacıkları sebebiyle polimerin yarı kristalyapısı eridi ve akım daha dik bir artış gösterdi. Su buharı yoğunlaştı ve iletkenlik iyonikbir durum aldı. Saf PEG örneklerin iletkenliği, %75'den sonra bağıl nemdeki artışlabirlikte düzensizlikler gösterdi. Bu düzensizlikler hidrojene edilmiş örneklerde olduğugibi hidrofobik olarak modifiye edilmiş olan örneklerde de ortadan kalktı, bununlabirlikte hidrofobik olarak modifiye edilmiş olan örneklerin iletkenliğinde gözlenen aniartış, filmlerdeki perfloroalkilietilalkol oranı arttıkça bağıl nemin daha yüksekdeğerlerine doğru kaydı. Suyun emilim ve geri verilimi arasında, filmin geri verilimzaman aralığında önceki yarı kristal formuna dönememesinden kaynaklanan bir histerioluştu. Polimer film emilim öncesi formunu ısıtarak kurutma sonrasında alabildi. PEGince filmlerinin aseton ve metanol buharına olan tepkisi vakum altında farklı basınçlardadoğru akım ölçümleri ile gözlemlendi. Polimerin iletkenliği artan basınçla birlikte arttı vebu artış 1100 Pa'da önemli bir değere ulaştı. Dielektrik sabitleri arasındaki farktan dolayı,aseton akımın metanolden 10 kat fazla artışına sebep oldu. 75

77

Next-generation sequencing allows the analysis of genomes, including those representing disease states. However, the causes of most disorders are multifactorial, and systems-level approaches, including the analysis of proteomes, are required for a more comprehensive understanding. The proteome is extremely multifaceted owing to splicing and protein modifications, and this is further amplified by the interconnectivity of proteins into complexes and signalling networks that are highly divergent in time and space. Proteome analysis heavily relies on mass spectrometry (MS). MS-based proteomics is starting to mature and to deliver through a combination of developments in instrumentation, sample preparation and computational analysis. Here we describe this emerging next generation of proteomics and highlight recent applications.

Cartilage repair after a trauma or a degenerative disease like osteoarthritis (OA) continues to be a big challenge in modern medicine due to the limited self-regenerative capacity of the articular cartilage tissues. To overcome the current clinical limitations, tissue engineering has focused on new therapeutical procedures and materials capable of restoring most native tissue functionalities through temporary polymeric scaffolding, often using stem cells. In recent years, marine-origin materials have emerged as a sustainable alternative to mammalian counterparts to develop various types of scaffolds, including hydrogels, membranes, cryogels, and 3D printed scaffolds. The thesis presents a complete and deep characterization of the selected marine polymers [i.e., jellyfish collagen (jCOL), shark skin collagen (sCOL), squid pens chitosan (sCHT), brown algae fucoidan (aFUC), and shark chondroitin sulfate (sCS)], which were used to develop different biomaterials using innovative processing. The compressive and absorption methodology used to produce hydrogels showcased their potential for developing implantable scaffolds, also inspiring the production of molded membranes. Likewise, cryogels were also explored as injectable polymeric materials, as well as inks enabling the production of 3D printed scaffolds. These biomaterials were characterized regarding morphology, structural integrity, protein and biochemical contents, thermal and molecular properties, water uptake capacity, and degradation properties, as well as assessing their mechanical behavior. Furthermore, the biomaterials demonstrated an interesting microenvironment in in vitro studies for cultured chondrocyte cell lines (ATDC5), primary human adipose-derived stem cells (hASCs), or immortalized human mesenchymal stem cells (MSC) expressing human telomerase (hTERT), supporting cell viability and proliferation. Overall, this thesis allowed the development of several advanced marine-based biomaterial scaffolds, comprising both cell seeding and encapsulation strategies, as well as to be used as implantable and injectable materials for their future use in biomedical applications as regenerative tissue material for different stages/grade deterioration of damaged cartilage tissues. A regeneração de tecidos de cartilagem após trauma ou doença degenerativa continua a ser um grande desafio para a medicina moderna devido à sua limitada capacidade de auto-regeneração. De modo a ultrapassar as atuais limitações, a engenharia de tecidos tem-se focado em novos procedimentos terapêuticos e materiais com capacidade de restaurar as funcionalidades dos tecidos originais. Nos últimos anos, materiais de origem marinha surgiram como uma alternativa sustentável aos de mamíferos para o desenvolvimento de vários tipos de scaffolds, como hidrogéis, membranas, criogéis e impressões de scaffolds 3D. Neste sentido, esta tese inclui uma caracterização completa dos polímeros marinhos selecionados [ou seja, colagénio de medusa (jCOL), colagénio de tubarão (sCOL), quitosano de lulas (sCHT), fucoidano de algas castanhas (aFUC) e sulfato de condroitina de tubarão (sCS)], usados para o desenvolvimento de diferentes biomateriais com processos inovadores. A metodologia de compressão e absorção utilizada para a produção de hidrogéis mostrou o seu potencial para o desenvolvimento de scaffolds implantáveis, inspirando também a produção de membranas. Da mesma forma, também foram explorados criogéis como materiais injetáveis, bem como inks para a produção de scaffolds impressos em 3D. Estes biomateriais foram caracterizados quanto à sua morfologia, integridade estrutural, concentração de proteína, bioquímicos, propriedades térmicas e moleculares, capacidade de absorção de água e de degradação, bem como a avaliação de seu comportamento mecânico. Além disso, os biomateriais demonstraram um microambiente interessante em estudos in vitro em linhas celulares de condrócitos (ATDC5), células estaminais derivadas de tecido adiposo humano (hASCs) ou células-estaminais mesenquimais humanas imortalizadas (MSC), suportando a sua viabilidade e proliferação. Globalmente, esta tese permitiu o desenvolvimento de vários tipos de scaffolds com base em materiais marinhos, explorando estratégias de semeadura e encapsulamento celular, bem como para serem usados como materiais implantáveis e injetáveis para seu uso futuro em aplicações biomédicas em diferentes estágios/grau de deterioração de tecidos cartilaginosos danificados. Portuguese Foundation for Science and Technology (FCT) for all my financial support through a Ph.D. grant (PD/BD/143044/2018) and exceptional scholarship Covid-19 (COVID/BD/153028/2022). Tese de doutoramento em Engenharia de Tecidos, Medicina Regenerativa e Células Estaminais