Culinary culture, which has had a great importance from the past to the present, stands out much more today as the concept of gastronomy. Although the concept of gastronomy is mostly known as cooking beautiful food and producing delicious products, it also bears traces from the history and culture of the region where it is located. Having a rich cultural heritage in terms of gastronomy, three cities of our country have been included in the "Creative Cities" network in the field of gastronomy by UNESCO (United Nations Educational, Scientific and Cultural Organization). These cities (Gaziantep, Hatay, Afyonkarahisar) find their place in the list with their unique tastes from each other. Hatay, one of these cities, has a deep-rooted culinary culture that has reached from the past to the present with the influence of its religious and cultural richness and natural beauties formed by the fact that it has hosted many civilizations. In the literature review on Hatay province, culinary culture, local food and beverages, UNESCO city of gastronomy, the influence of religious and ethnic structures on Hatay gastronomy, etc. studies have been found on many subjects. However, in the literature review, no scientific studies on the main subject of Hatay street flavors have been found. The aim of this research, which was set out to complete this gap in the literature, is to investigate the street tastes of Hatay province and to reveal the opinions and perceptions of local people, street food vendors and gastronomy stakeholders about street tastes. Mixed (quantitative and qualitative) method was used as the data collection method in the research, and the relevant data collected from local residents, street food vendors and gastronomy stakeholders were evaluated by Triangulation method. As a result of the evaluations of the data obtained, it has been concluded that Hatay Street tastes appeal to people of all ages and come to the fore with their taste. In addition, according to mobile street food vendors, gastronomy stakeholders and local people, street food is seen as a cultural heritage for Antakya. It has been concluded that the three prominent Antakya Street delicacies are Antakya Simidi, Haytali and Damask dessert. In addition, it was found that the product-price perception of street tastes was in a good direction by the participants and was worth the money paid. On the other hand, as a result of the research, the participants remained undecided about hygiene and safety in street flavors. Another detected finding is that the feeling towards street tastes changes significantly according to people's age and marital status. Accordingly, street tastes are preferred and consumed more by young people. What is necessary about hygiene hygiene, customer relations, etc. providing trainings, standardizing the taste, quality and presentation style of street delicacies, as well as dressing mobile street flavor vendors, carts and stands in a profession-specific way are important for the sustainability of street flavors Geçmişten günümüze kadar büyük bir öneme sahip olan mutfak kültürü, günümüzde gastronomi kavramı olarak çok daha fazla öne çıkmaktadır. Gastronomi kavramı çoğunlukla, güzel yemek pişirmek ve lezzetli ürünler ortaya çıkarmak olarak bilinse de bulunduğu bölgenin tarihi ve kültüründen de izler taşımaktadır. Gastronomi açısından zengin bir kültürel mirasa sahip olan ülkemizin UNESCO (United Nations Educational, Scientific and Cultural Organization) tarafından gastronomi dalında "Yaratıcı Şehirler" ağına üç şehri dâhil edilmiştir. Bu şehirler (Gaziantep, Hatay, Afyonkarahisar) birbirinden eşsiz lezzetleri ile listede kendilerine yer bulmaktadır. Bu şehirlerden birisi olan Hatay; birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olması ile oluşan dini ve kültürel zenginliği ve doğal güzelliklerinin de etkisiyle geçmişten günümüze kadar ulaşmış köklü bir mutfak kültürüne sahiptir. Hatay ili üzerine yapılan literatür taramasında mutfak kültürü, yöresel yiyecek ve içecekler, UNESCO gastronomi şehri, dini ve etnik yapıların Hatay gastronomi üzerindeki etkisi vb. birçok konuda çalışmalara rastlanmıştır. Fakat literatür taramasında, ana konusu Hatay sokak lezzetleri üzerine olan herhangi bir bilimsel çalışmaya rastlanılmamıştır. Literatürdeki bu boşluğu tamamlamak için yola çıkılan bu araştırmanın amacı Hatay iline ait sokak lezzetlerini araştırmak, sokak lezzetlerine ilişkin yerel halk, seyyar sokak lezzeti satıcıları ve gastronomi paydaşlarının görüş ve algılarını ortaya koymaktır. Araştırmada veri toplama yöntemi olarak karma (nicel ve nitel) yöntem kullanılmış olup, ilgili veriler yerel halk, seyyar sokak lezzeti satıcıları ve gastronomi paydaşlarından toplanan veriler üçgenleme (Triangulation) yöntemi ile değerlendirilmiştir. Elde edilen verilerin değerlendirmeler sonucunda Hatay Sokak lezzetlerinin her yaştan insana hitap ettiği ve lezzetiyle ön plana çıktığı sonucuna ulaşılmıştır. Bunun yanı sıra seyyar sokak yemeği satıcıları, gastronomi paydaşlarına ve yerel halka göre sokak lezzetleri Antakya için kültürel bir miras olarak görülmektedir. Öne çıkan üç Antakya Sokak lezzetleri, Antakya Simidi, Haytalı ve Şam tatlısı olduğu sonucunu ulaşılmıştır. Bunun yanı sıra sokak lezzetlerin ürün-fiyat algısının katılımcılar tarafından iyi yönde olduğu ve ödenen paraya değer olduğu görülmüştür. Diğer yandan araştırma sonucunda katılımcılar, sokak lezzetlerinde hijyen ve güvenlik konusunda kararsız kalmıştır. Bir başka tespit edilen bulgu ise sokak lezzetlerine karşı hissedilen duygunun insanların yaşına ve medeni durumuna göre anlamlı yönde değiştiğidir. Buna göre sokak lezzetleri gençler tarafından daha çok tercih edilmekte ve tüketilmektedir. Hijyen konusunda gerekli olan hijyen, müşteri ilişkileri vb. eğitimlerin verilmesi sokak lezzetlerinin ayrıca tadının, kalitesinin ve sunuş tarzının standart hale getirilmesi, seyyar sokak lezzeti satıcıları, arabaları ile stantlarının mesleğe özgü şekilde giydirilmesi sokak lezzetlerinin sürdürülebilirliği açısından önem arz etmektedir
<script type="text/javascript">
<!--
document.write('<div id="oa_widget"></div>');
document.write('<script type="text/javascript" src="https://www.openaire.eu/index.php?option=com_openaire&view=widget&format=raw&projectId=od______4723::2aa017f3798e5ab9a7ad5947124ec31c&type=result"></script>');
-->
</script>
Green |
citations | 0 | |
popularity | Average | |
influence | Average | |
impulse | Average |
<script type="text/javascript">
<!--
document.write('<div id="oa_widget"></div>');
document.write('<script type="text/javascript" src="https://www.openaire.eu/index.php?option=com_openaire&view=widget&format=raw&projectId=od______4723::2aa017f3798e5ab9a7ad5947124ec31c&type=result"></script>');
-->
</script>
Akarsu yapılarında katı madde miktarının doğru bir şekilde tahmin edilmesi, su kaynaklarının mühendislik çalışmalarında belirgin bir öneme sahip olup, bu yapıların hassas bir şekilde tasarım ve projelendirilmesine bağlıdır. Katı madde miktarı doğru analizlerle belirlenmediği takdirde su alma yapıları ve barajlar kısa sürede ekonomik ömrünü tamamlayabilir. Bu da verimlilik ve maliyet açısından olumsuz sonuçlar doğurur. Çoğunlukla katı madde miktarı gözlem istasyonlarından yapılan ölçümlerle, katı madde anahtar eğrisi, yapay zekâ modelleme yöntemleri ve kullanılan katı madde denklemlerinden faydalanılarak belirlenmektedir. Bu çalışmada Missouri nehrindeki Nebraska eyaleti Omaha istasyonunda 2011-2017 yılları arasında ölçülen nehir debisi, hava sıcaklığı, yağış gibi hidro-meteorolojik parametreler kullanılarak katı madde miktarı tahmin modellemesi yapılmıştır. Katı madde miktarının tahmini için; katı madde anahtar eğrisi (KMAE) ve literatür de yapay zekâ yöntemleri arasında yer alan radyal taban fonksiyonlu destek vektör makineleri (DVM-RTF), polinom çekirdek fonksiyonlu destek vektör makineleri (DVM-PÇF) ve genelleştirilmiş regresyon yapay sinir ağı (GRYSA) kullanılmıştır. Bu modeller kendi içinde korelasyon katsayısı (R), ortalama karesel hataların karekökü (KKOH), mutlak ortalama hata (MOH) kullanılarak karşılaştırma yapılmıştır. Ölçüm ve model sonuçları karşılaştırıldığında, radyal taban fonksiyonlu destek vektör makineleri (DVM-RTF), polinom çekirdek fonksiyonlu destek vektör makineleri (DVM-PÇF) ve genelleştirilmiş regresyon yapay sinir ağı (GRYSA) modellemeleri nehirlerdeki katı madde miktarının tahmininde uyumlu sonuçlar vermiştir. DVM-RTF, DVM-PÇF ve GRYSA modelleri klasik yöntemlere alternatif olarak sunulabilir. Accurate estimation of sediments content in river structures has a significant importance in engineering studies of water resources and depends on the precise design and projecting of these structures. If the amount of sediments is not determined by the correct analysis, water intake structures and dams can complete their economic life in a short time. This has negative consequences in terms of productivity and cost. The amount of sediments is mostly determined by measurements from observation stations, sediment key curve, artificial intelligence modeling methods and solids equations used. In this study, the estimation of the sediments content was performed by using hydro-meteorological parameters such as river flow, air temperature and precipitation measured between 2011-2017 years at Omaha Station in Nebraska State, Missouri. For the estimation of sediment amount, sediment rating curve (SRC) and support vector machines- radial basis function (SVM-RBF), support vector machines-polynomial kernel (SVM-PK) and generalized regression neural network (GRNN) which are among the artificial intelligence methods in literature are used. These models were compared by using correlation coefficient (R), root of mean square errors (RMSE) and absolute mean error (MAE). When the measurement and model results were compared, support vector machines- radial basis function (SVM-RBF), support vector machines-polynomial kernel (SVM-PK) and generalized regression neural network (GRNN) models gave consistent results in the estimation of sediments content in rivers. SVM-RBF, SVM-PK and GRNN models can be offered as an alternative to classical methods. 90
<script type="text/javascript">
<!--
document.write('<div id="oa_widget"></div>');
document.write('<script type="text/javascript" src="https://www.openaire.eu/index.php?option=com_openaire&view=widget&format=raw&projectId=od_____10208::1ff4b8b3c930dd8af71560dd136b0df3&type=result"></script>');
-->
</script>
Green |
citations | 0 | |
popularity | Average | |
influence | Average | |
impulse | Average |
<script type="text/javascript">
<!--
document.write('<div id="oa_widget"></div>');
document.write('<script type="text/javascript" src="https://www.openaire.eu/index.php?option=com_openaire&view=widget&format=raw&projectId=od_____10208::1ff4b8b3c930dd8af71560dd136b0df3&type=result"></script>');
-->
</script>
The Belt and Road Initiative, which was announced by the Chinese President Xi Jinpin in 2013, has been a revitalization project of the Silk Road in its modern form since ancient times. With this project, China aims to create an alternative structure to the international system in all western-centered fields, especially in the economy, social and cultural fields. Within the scope of the Belt and Road Initiative project, the Economic Belt of the landconnected Silk Road and the Maritime Silk Road are evaluated together. This project is of great importance for China, as the project will increase the trade volume between China and the regional economies. Within the scope of this project, “Trade Facilitation Agreements” are made between China and the party countries, and the focus of these agreements is developing around the logistics sector. Türkiye is of critical importance in the Belt and Road Initiative project, as it has both land and sea connections. Türkiye, which has important trade and transportation corridors with its proximity to three continents and its geostrategic location, has started to take the necessary steps to obtain maximum benefit from this initiative. In this context, efforts are made to develop logistics infrastructure and make trade easy and sustainable through legal agreements. The main purpose of this study is to examine the effects of the Belt and Road project on the logistics sector in Türkiye. In this context, a qualitative research process was carried out and a broad perspective was tried to be gained through literature review and semi-structured interviews. Research findings include evaluations to draw a framework for national logistics strategies to maximize the benefit to be obtained from the project within the framework of the development goals of Türkiye, which has strategic importance in the Belt and Road Initiative. Çin hükümet başkanı Xi Jinpin tarafından 2013 yılında duyurulan Kuşak ve Yol Girişimi, geçmiş tarihlerden bu yana İpek Yolu’nun, modern hali ile yeniden canlandırma projesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu proje ile Çin özellikle ekonomi, sosyal ve kültürel alanlar başta olmak üzere batı merkezli tüm alanlarda uluslararası sisteme alternatif bir yapı oluşturmayı amaçlamaktadır. Kuşak ve Yol Girişim projesi kapsamında kara bağlantılı İpek Yolu’nun Ekonomik Kuşağı ve Deniz İpek Yolu bir arada değerlendirilmektedir. Projenin Çin ve bölge ekonomileri ile arasındaki ticaret hacminde arttıracağından, bu projenin Çin açısından önemi oldukça büyüktür. Bu proje kapsamında Çin ile taraf ülkeler arasında “Ticaretin Kolaylaştırılması Anlaşmaları” yapılmakta ve bu anlaşmaların odağı lojistik sektörü etrafında gelişmektedir. Türkiye, Kuşak ve Yol Girişimi projesinde hem kara hem deniz yolu bağlantılarına sahip olmasıyla kritik bir önem arz etmektedir. Üç kıtaya yakınlığı ve jeostratejik konumu ile önemli ticaret ve ulaşım koridorlarına sahip olan Türkiye, bu girişimden azami fayda sağlayabilmek için gerekli adımları atmaya başlamıştır. Bu bağlamda lojistik altyapının geliştirilmesi ve hukuki anlaşmalar ile ticaretin kolay ve sürdürülebilir olması için çaba gösterilmektedir. Bu çalışmanın temel amacı Kuşak Yol projesinin Türkiye’deki lojistik sektörü üzerine etkilerini incelemektir. Bu bağlamda nitel araştırma süreci yürütülerek literatür taraması ve yarı yapılandırılmış mülakatlar yoluyla konuya geniş bir bakış açısı kazandırılmaya çalışılmıştır. Araştırma bulguları, Kuşak ve Yol Girişiminde stratejik öneme sahip olan Türkiye’nin kalkınma hedefleri çerçevesinde projeden sağlayacağı faydayı maksimize etmek için ulusal lojistik stratejilerine ait bir çerçeve çizmeye yönelik değerlendirmeleri kapsamaktadır.
<script type="text/javascript">
<!--
document.write('<div id="oa_widget"></div>');
document.write('<script type="text/javascript" src="https://www.openaire.eu/index.php?option=com_openaire&view=widget&format=raw&projectId=od______4723::5d4f6d64fba8f04c052346ca76e9005c&type=result"></script>');
-->
</script>
Green |
citations | 0 | |
popularity | Average | |
influence | Average | |
impulse | Average |
<script type="text/javascript">
<!--
document.write('<div id="oa_widget"></div>');
document.write('<script type="text/javascript" src="https://www.openaire.eu/index.php?option=com_openaire&view=widget&format=raw&projectId=od______4723::5d4f6d64fba8f04c052346ca76e9005c&type=result"></script>');
-->
</script>
The conditions that a foundation must be provided are that it can safely carry the loads transferred from the structure, it does not deform above the limits, it is durable and its properties do not change with the effect of climatic conditions. In order to provide these conditions, it is necessary to create a geotechnically qualified soil environment. Geotechnically qualified environment is obtained by applying various improvement methods to the soil. The geocell used for soil improvement purposes, interlocks with the filling material placed inside it due to friction, spreading the loads better and reducing the settlements. In this study, the effects of soil type, foundation geometry and size, geocell type and the vertical distance of the geocell from the soil surface on the bearing capacity were investigated in soils reinforced with geocells. For this purpose, three different soil types with 0-5 mm, 5-12 mm and 0-16 mm particle diameter sizes and two different geocells with 21x24.5x10 cm and 28x34x10 cm cell sizes were used in the plate loading tests conducted in the field environment. A total of six different model foundations with circular and square sections were used in the tests in which the effect of soil type was examined. It was determined that coarse-grained soil provides an average of 1.2 times more bearing capacity than soils with smaller particle sizes. With the decrease in cell size in the geocell, an approximately 4.03% increase in bearing capacity was obtained. Also, it was determined that the settlement values decreased with the increase in the number of cells per unit area. Yapıdan aktarılan yükleri güvenle taşıması, limitlerin üstünde deformasyon yapmaması, dayanıklı olması ve iklim koşullarının etkisiyle özelliklerinin değişmemesi bir temel zemininin sağlanması gereken şartlardır. Bu şartların sağlanabilmesi için ise geoteknik açıdan nitelikli zemin ortamının oluşturulması gerekmektedir. Geoteknik açıdan nitelikli zeminin elde edilebilmesi, çeşitli iyileştirme yöntemlerinin zemine uygulanmasıyla mümkün olabilmektedir. Zemin iyileştirme amaçlı kullanılan geohücre, içine yerleştirilen dolgu malzemesi ile sürtünmeden dolayı kenetlenerek, yükleri daha iyi yaymakta ve yük altında meydana gelen oturmalarda azalma sağlamaktadır. Bu çalışmada, geohücre ile donatılandırılan zeminlerde, zemin türü, temel geometrisi ve boyutu, geohücre türü ve geohücrenin zemin yüzeyi ile düşey mesafesinin taşıma gücüne etkisi araştırılmıştır. Bu amaçla arazi ortamında yapılan plaka yükleme deneylerinde 0-5 mm, 5-12 mm ve 0-16 mm dane çapı aralıklarına sahip üç farklı zemin türü ile 21x24.5x10 cm ve 28x34x10 cm hücre boyutlarına sahip iki farklı geohücre kullanılmıştır. Zemin türü etkisinin incelendiği deneylerde daire ve kare kesitli toplam altı farklı model temel kullanılmıştır. İri daneli zeminin daha küçük dane boyutuna sahip zemine göre ortalama 1.2 kat daha fazla taşıma gücü sağladığı belirlenmiştir. Geohücrede hücre boyutunun azalması ile birlikte yaklaşık olarak %4.03 oranında bir taşıma gücü artışı elde edilmiştir. Aynı zamanda birim alana düşen hücre sayısının artmasıyla birlikte oturma değerlerinin de azaldığı tespit edilmiştir.
<script type="text/javascript">
<!--
document.write('<div id="oa_widget"></div>');
document.write('<script type="text/javascript" src="https://www.openaire.eu/index.php?option=com_openaire&view=widget&format=raw&projectId=od______4723::a553d3ddd93da1d050c0a33e44d02afb&type=result"></script>');
-->
</script>
Green |
citations | 0 | |
popularity | Average | |
influence | Average | |
impulse | Average |
<script type="text/javascript">
<!--
document.write('<div id="oa_widget"></div>');
document.write('<script type="text/javascript" src="https://www.openaire.eu/index.php?option=com_openaire&view=widget&format=raw&projectId=od______4723::a553d3ddd93da1d050c0a33e44d02afb&type=result"></script>');
-->
</script>
KBRN sahaları, niteliği bakımından oldukça çok fazla risk barındırmaktadır. Kimyasal, biyolojik, radyolojik ve nükleer olaylar ayrı ayrı riskler barındırdığı gibi komplike riskler de oluşturabilmektedir. Bu nedenle olağan bir KBRN kazası veya afeti karşısında olay yerinde ortaya çıkabilecek riskler tespit edilmeden olay yerine girilmesi olası can kayıplarını arttıracaktır. Aynı zamanda bu durum karşısında olay sahasındaki risklerin tespiti için geçen süre çok uzun olacak ve geçen süre boyunca hiçbir ekip olay yerine güvenli bir şekilde girerek bilgi edinme ve müdahale etme şansı bulamamaktadır. Bu tez çalışmasında özellikle KBRN sahaları gibi girilmesi güvenli bulunmayan sahalarda olabilecek olgularda, olay yerindeki insanların genel sağlık durumunun anlaşılabilmesi için termal kamera ile durum analizi yapılabilmesi üzerine çalışılmaktadır. Ulaşılması zor veya yüksek tehlikeli sahalardaki (KBRN sahaları) olgularda, olay yeri ile ilgili yaşayan canlı ve yaralanan veya etkilenen durumu gibi bilgilerin elde edilebilmesi ihtiyacının olduğu ve olmaya devam edeceği açıktır. Bu çalışmada hayati bulgulardan, eş zamanlı olarak birden çok kişiye uygulanabilirliği ve temassız değerlendirme yapılabilmesi gibi avantajlarıyla beraber termal kameraların robotik sistemlere ve insansız hava araçlarına entegre olarak kullanılabilmesi nedeniyle vücut ısısı yani ateş ölçümü üzerine çalışılmıştır. Bununla birlikte elde edilen görüntüler üzerinde otonom görüntü analizi teknikleri üzerine çalışılmıştır. Çalışmamız kapsamında KBRN vakalarında vücut ısısından yola çıkarak yaşam bulgusu ve etkilenme seviyesi değerlendirilebilmesi amacıyla termal kameraların nasıl kullanılabileceği üzerine bir ön çalışma yapılmıştır. CBRN sites contain quite a variety of risks in terms of their nature. Chemical, biological, radiological and nuclear threats can create separate risks as well as complicated risks. For this reason, in the event of a possible CBRN accident or disaster, it is not possible to enter the scene without detecting the risks that may occur at the scene. In this case, the time taken to determine the risks at the scene is long and no team can enter the scene and find a chance for information and intervention. In this thesis, it is studied to determine the situation with a thermal camera in order to determine the general health status of the cases at the crime scene, especially in cases that may be in unsafe areas such as CBRN areas. It is clear that there is and will continue to be a need to obtain information about the scene, such as the individual living and the injured person, in cases in hard-to-reach or high-hazard areas (CBRN areas). In this study, we focused on body temperature, in other words fever measurement, because of the advantages of vital signs such as simultaneous applicability to multiple people and non-contact detection, as well as the use of thermal cameras in an integrated manner with unmanned aerial vehicles. In addition, autonomous analysis techniques were studied on the images obtained. Within the scope of our study, a preliminary study was carried out on how to use thermal cameras in order to evaluate the vital signs and the level of exposure in CBRN cases over body temperature.
<script type="text/javascript">
<!--
document.write('<div id="oa_widget"></div>');
document.write('<script type="text/javascript" src="https://www.openaire.eu/index.php?option=com_openaire&view=widget&format=raw&projectId=od______4723::49c74fb12c85443939b0ddf3642a5a51&type=result"></script>');
-->
</script>
Green |
citations | 0 | |
popularity | Average | |
influence | Average | |
impulse | Average |
<script type="text/javascript">
<!--
document.write('<div id="oa_widget"></div>');
document.write('<script type="text/javascript" src="https://www.openaire.eu/index.php?option=com_openaire&view=widget&format=raw&projectId=od______4723::49c74fb12c85443939b0ddf3642a5a51&type=result"></script>');
-->
</script>
Ekonomik büyüme ve banka kredileri arasındaki ilişki, ekonomik faaliyetlerin genel seviyesi ile banka kredileri arasındaki ilişkidir. Genellikle, ekonomik büyüme ile banka kredileri arasında pozitif bir ilişki vardır, yani ekonomik büyüme arttıkça bankaların verdikleri krediler de artar. Bu ilişki, bankaların ekonomik büyümeyi desteklemeyi amaçlayan makroekonomik politikaların bir sonucudur. Bankalar, ekonomik büyümeyi desteklemek için kredi verirler ve böylece üretim ve satışların artmasına yardımcı olurlar. Ekonomik büyümeyi desteklemek amacıyla verilen krediler, özellikle KOBİ'lerin üretim ithalat ve ihracat için gerekli finansman kaynağını sağlamaktadır. Bu ilişki, araştırmalar ve analizler ile desteklenmektedir. Ekonomik büyüme ve banka kredileri arasında bir ilişki vardır ve bu ilişki, makroekonomik politikaların önemli bir parçasıdır ve üretim artışına dayanır. Bu konu, geçmişten günümüze birçok araştırmanın konusu olmuştur. Bireysel krediler talebi etkilerken, arzın talebi etkilemesi sonucu inşaat sektörü ve diğer sektörlerin üretim ve satışı doğrudan veya dolaylı olarak etkilenir. Küçük ve orta ölçekli işletmelere yönelik mali destek ve proje destekleri, küçük ve orta ölçekli işletmelerin üretim ve ihracatının teşvik edilmesinde olumlu rol oynamıştır. Bu çalışma, yıllar itibariyle ekonomik büyüme ve bankacılığın gelişimini incelemektedir. Analiz bölümünde, 2007-2021 döneminde bireysel ve KOBİ banka kredileri ile ekonomik büyüme arasındaki ilişkiyi analiz etmek için veriler kullanılmıştır. Birim kök testleri ile değişkenlerin durağanlık yapılarını ve ARDL analizi ile değişkenler arasındaki uzun dönemli ilişki incelenmiştir. The relationship between economic growth and bank loans is the relationship between the general level of economic activity and bank loans. Generally, there is a positive relationship between economic growth and bank loans, meaning that as economic growth increases, the loans given by banks increase. This relationship is a result of banks' macroeconomic policies aimed at supporting economic growth. Banks give loans to support economic growth and thus help increase production and sales. Loans granted to support economic growth provide the necessary financing source for production, import and export, especially for SMEs. This relationship is supported by research and analysis. There is a relationship between economic growth and bank loans, and this relationship is an important part of macroeconomic policies and is based on production growth. This issue has been the subject of many studies from past to present. While retail loans affect demand, production and sales of the construction sector and other sectors are directly or indirectly affected as supply affects demand. Financial support and project support for small and medium-sized enterprises played a positive role in promoting the production and export of small and medium-sized enterprises. This study examines the economic growth and the development of banking over the years. In the analysis section, data is used to analyze the relationship between retail and SME bank loans and economic growth in the 2007-2021 period. The stationarity structures of the variables were examined with unit root tests and the long-term relationship between the variables with ARDL analysis.
<script type="text/javascript">
<!--
document.write('<div id="oa_widget"></div>');
document.write('<script type="text/javascript" src="https://www.openaire.eu/index.php?option=com_openaire&view=widget&format=raw&projectId=od______4723::c7d46de8e33fa78ad9a725f0b3e622fe&type=result"></script>');
-->
</script>
Green |
citations | 0 | |
popularity | Average | |
influence | Average | |
impulse | Average |
<script type="text/javascript">
<!--
document.write('<div id="oa_widget"></div>');
document.write('<script type="text/javascript" src="https://www.openaire.eu/index.php?option=com_openaire&view=widget&format=raw&projectId=od______4723::c7d46de8e33fa78ad9a725f0b3e622fe&type=result"></script>');
-->
</script>
Evapotranspirasyon, hidrolojik ve meteorolojik çalışmalarda önemli bir parametredir. Evapotranspirasyonun doğru bir şekilde tahmin edilmesi, su yapılarının planlanmasında ve işletilmesinde çok önemlidir. Bu çalışmada günlük referans buharlaşma miktarı (〖ET〗_0), FAO (Gıda ve Tarım Örgütü) tarafından standart denklem olarak kabul edilen Penman-Monteith denklemi kullanılarak hesaplanmıştır. Günlük referans buharlaşma, Uyarlanabilir Ağ Tabanlı Bulanık Çıkarım Sistemi (ANFIS) , M5 Karar Ağacı (M5T), Çoklu Lineer Regresyon (ÇLR) yöntemleri ile Turc geleneksel denklemleri kullanılarak tahmin edilmeye çalışılmış ve sonuçlar birbirleriyle karşılaştırılmıştır. Çalışma alanı olarak Lewisville Gölü (Texas, ABD) yakınındaki USGS 330716096592400 nolu istasyon seçilmiştir. Günlük ortalama buharlaşma tahmini için ortalama günlük hava sıcaklığı (T), rüzgar hızı (U), güneş ışınımı (SR) ve bağıl nem (RH) kullanılmıştır. Model sonuçlarının değerlendirmesinde determinasyon katsayısı(R^2), ortalama karesel hataların karekökü (KKOH) ve mutlak ortalama hata (MOH) kullanılmıştır. Model sonuçları, ANFIS,M5T ve MLR yöntemlerinin bölgenin günlük buharlaşma miktarı tahmininde başarılı olduğunu göstermiştir. Evapotranspiration is an important parameter in hydrological and meteorological studies. Accurate estimation of evapotranspiration is crucial in planning and operating water structures. In this study, the daily reference evapotranspiration amount (〖ET〗_0) was calculated using the Penman-Monteith equation accepted as the standard equation by the FAO (Food and Agriculture Organization). Daily reference evapotranspiration was tried to be estimated using Adaptive Network Based Fuzzy Inference System (ANFIS), M5 Decision Tree (M5T), Multiple Linear Regression (MLR) methods, Turc traditional equations and the results were compared with each other. Station (USGS No: 330716096592400) near Lake Lewisville (Texas, USA) was chosen as the study area. Average daily air temperature (T), wind speed (U), solar radiation (SR) and relative humidity (RH) were used for daily average evapotranspiration estimation. The coefficient of determination (R2), root mean square error (RMSE) and mean absolute error (MAE) were used to evaluate the model results. Model results indicate that ANFIS, M5T and MLR methods were successful in estimating the daily evapotranspiration amount of the region.
<script type="text/javascript">
<!--
document.write('<div id="oa_widget"></div>');
document.write('<script type="text/javascript" src="https://www.openaire.eu/index.php?option=com_openaire&view=widget&format=raw&projectId=od______4723::4534d05a0919f0e3a8a8472cb77b840a&type=result"></script>');
-->
</script>
Green |
citations | 0 | |
popularity | Average | |
influence | Average | |
impulse | Average |
<script type="text/javascript">
<!--
document.write('<div id="oa_widget"></div>');
document.write('<script type="text/javascript" src="https://www.openaire.eu/index.php?option=com_openaire&view=widget&format=raw&projectId=od______4723::4534d05a0919f0e3a8a8472cb77b840a&type=result"></script>');
-->
</script>
Bu araştırma, Antalya ili Elmalı ilçesi Tekke Köyü’nde yaşayan Alevi ve Bektaşi topluluğunun müzikal pratiklerinde yer alan inanç bağlamlı ezgileri tespit etmeyi amaçlamaktadır. Tekke köyü Bektaşilerinin kuşaktan kuşağa aktardıkları kültürel mirasın bir yansıması olan inanç bağlamlı ezgiler, etnomüzikolojik eksende çeşitli boyutlarıyla incelenmiştir.10 Kasım 2016 tarihinden başlayarak yaklaşık bir yıl süren bir alan araştırması sürecinde elde edilen veriler, katılımcı gözlem tekniğiyle, yapılandırılmış, yarı yapılandırılmış ve odak görüşmelerle ve doküman analizi yöntemiyle toplanmıştır. Araştırmanın dokümanlarını, Tekke köyü hakkındaki mevcut yazılı materyaller ve edebî metinler ile akademik çalışmalar oluşturmuştur. Ayrıca, veri toplama sürecinde görsel ve işitsel kayıt cihazları kullanılmış ve araştırmacı tarafından gözlem notları alınmıştır. Verilerin analizi aşamasında elde edilen veriler, araştırmanın amacına göre kategorize edilmiş ve belli başlıklar altında birleştirilerek okuyucuya sunulmuştur. Araştırma çerçevesinde, köye özgü iki adet semah, bir adet düvaz-ı imam türünde halk ezgisi tespit edilerek notaya alınmış, Tekke Bektaşilerinin cem ayinleri esnasındaki ritüel içi müzik pratikleri, ezgiler ve çalgılar temelinde sınırlı yönlerden incelenmiştir. Araştırma sonucunda, yöreye özgü nitelik taşıyan isimlendirmeler, müzikal pratikler ve tercihler başta olmak üzere söz konusu gruba ait inanç temelli müzikal pratiklere ilişkin kavram ve olgular betimlenerek sistematik bir yapıda sunulmuştur. This research aims to determine the beliefs related to the musical practices of the Alevi and Bektashi group who living in the Tekke village of Elmalı district of Antalya province and also determine the place of these melodies in the ritual. The cultural heritage of the Tekke Bektashi’s has been kept alive in a rich festival of faith-related melodies dimension, and also the lack of a work about musicology in the past years on this heritage has prepared an environment for us to investigate. The data in the field study were collected using participant observation, interview techniques and documents. Visual and auditory recording devices and observation notes were used during observation and interviews, and literary texts on existing written materials about Tekke village and academic documents were created for other research documents. In the analysis of the data, audio-visual materials are dictated and information which not related with the research purpose is extracted. The field research which started on November 10, 2016 lasted for one year and on the basis of the research, two peculiar semah, one düvaz-ı imam folk songs were compiled. Besides the places and functions of these works in the cem, the concepts and facts related to the ritual music of the Tekke Bektashis and the instruments the Bektashis used in the ‘’cem’’, the features of the safety responsible for the music in the cemetery explained in this study.
<script type="text/javascript">
<!--
document.write('<div id="oa_widget"></div>');
document.write('<script type="text/javascript" src="https://www.openaire.eu/index.php?option=com_openaire&view=widget&format=raw&projectId=od______4723::e9a04c7f4ab10bd005951a83787f43ac&type=result"></script>');
-->
</script>
Green |
citations | 0 | |
popularity | Average | |
influence | Average | |
impulse | Average |
<script type="text/javascript">
<!--
document.write('<div id="oa_widget"></div>');
document.write('<script type="text/javascript" src="https://www.openaire.eu/index.php?option=com_openaire&view=widget&format=raw&projectId=od______4723::e9a04c7f4ab10bd005951a83787f43ac&type=result"></script>');
-->
</script>
Kimyasal, Biyolojik, Radyolojik ve Nükleer kelimelerinin baş harfleri ile kullanılan KBRN terimi söz konusu maddelerin kasten veya kazayla kullanılmasıyla meydana gelen, çevre ve insan için zararlı ve tehlikeli durumları belirtmek için kullanılmaktadır. Pestisitler, özellikle bitki zararlılarının, yabani otların veya bitki hastalıklarının kontrolü için tasarlanmış heterojen bir kimyasal grubu oluşturmakta ve KBRN ajanı olarak kullanılabilme potansiyeli taşımaktadır. Bundan dolayı pestisitlerin olası olumsuz etkilerinin belirlenmesi ileride doğabilecek kimyasal tehlikeler karşısında alınabilecek önlemlerin ortaya konması noktasında önem arz etmektedir. Bu kapsamda yapılan araştırmanın amacı yaygın kullanıma sahip bir pestisit olan Phosmet’in olası toksik etkilerini model bir organizma olan Daphnia magna üzerindeki akut ve kronik toksisite deneyleri ile tespit etmektir. Araştırmada hayatta kalma deneyleri 6 kuyucuklu plakalarda 7 farklı konstrasyonda (0,01; 0,1; 1,10; 25; 50; 100 μM) 3 tekrarlı olacak şekilde gerçekleştirilmiştir. Elde edilen sonuçlara göre 24 saatlik maruziyet sonunda 25 uM ve üstü phosmet konsantrasyonlarında istatistiksel olarak anlamlı düzeyde mortalite tespit edilmiştir. Bununla birlikte, 48 saatlik maruziyette 1 ve 10 uM phosmet konsantrasyonlarında anlamlı seviyede mortalite olduğu bulunmuş ve 50 ve 100 uM phosmet konsantrasyonlarında tüm canlılar ölmüştür. Diğer taraftan kronik toksisite deneyleri yaşam süresi ve üreme olmak üzere iki kademeli olarak gerçekleştirilmiş olup deneylerde organizmalar 0,01 ve 0,1 μM Phosmet konsantrasyonlarına maruz bırakılmıştır. Yaşam süresi deneyleri bütün canlılar ölünceye kadar devam ettirilmiştir. Elde edilen sonuçlara göre, Phosmet’in Daphnia magna’ların yaşam sürelerine olumsuz bir etkisinin olmadığı belirlenmiş, üreme deneylerinde 0,1 μM Phosmet konsantrasyonun kontrol grubuna kıyasla daha çok yavru verdiği tespit edilmiştir. Sonuç olarak, Phosmet’in Daphnia magna üzerinde konsantrasyona bağlı olarak olumsuz etkilerinin olduğu tespit edilmiştir. Bu nedenle, güvenlik ve toksisite seviyelerini belirlemek için Phosmet’in daha ileri analizlerinin yapılması, çevredeki kullanımının ve seviyelerinin dikkatle izlenmesi gerekmektedir. The term CBRN, which is used with the initials of the words Chemical, Biological, Radiological and Nuclear, is used to indicate harmful and dangerous situations for the environment and human beings, which are caused by the deliberate or accidental use of the said substances. Pesticides constitute a heterogeneous group of chemicals specifically designed for the control of plant pests, weeds or plant diseases and have the potential to be used as CBRN agents. For this reason, it is important to determine the possible negative effects of pesticides in terms of revealing the measures that can be taken against chemical hazards that may arise in the future. The aim of the research carried out in this context is to determine the possible toxic effects of Phosmet, a widely used pesticide, with acute and chronic toxicity experiments on a model organism, Daphnia magna. In the study, survival experiments were performed in 6-well plates at 7 different concentrations (0,01; 0,1; 1,10; 25; 50; 100 μM) in 3 replicates. According to the results obtained, a statistically significant mortality was determined at 25 μM and above phosmet concentrations after 24 hours of exposure. However, significant mortality was found at 1 and 10 μM phosmet concentrations at 48 hours of exposure, and all organisms died at 50 and 100 μM phosmet concentrations. On the other hand, chronic toxicity experiments were carried out in two stages, lifespan and reproduction, and organisms were exposed to 0,01 and 0,1 μM Phosmet concentrations in the experiments. Lifespan experiments were continued until all living things died. According to the results obtained, it was determined that Phosmet did not have a negative effect on the lifespan of Daphnia magna, and it was determined that 0,1 μM Phosmet concentration in breeding experiments gave more offspring compared to the control group. As a result, it has been determined that Phosmet has negative effects on Daphnia magna depending on the concentration. Therefore, further analysis of Phosmet and careful monitoring of its use and levels in the environment are required to determine its safety and toxicity levels.
<script type="text/javascript">
<!--
document.write('<div id="oa_widget"></div>');
document.write('<script type="text/javascript" src="https://www.openaire.eu/index.php?option=com_openaire&view=widget&format=raw&projectId=od______4723::7f55ab55054ff30fa78b84790036b7fb&type=result"></script>');
-->
</script>
Green |
citations | 0 | |
popularity | Average | |
influence | Average | |
impulse | Average |
<script type="text/javascript">
<!--
document.write('<div id="oa_widget"></div>');
document.write('<script type="text/javascript" src="https://www.openaire.eu/index.php?option=com_openaire&view=widget&format=raw&projectId=od______4723::7f55ab55054ff30fa78b84790036b7fb&type=result"></script>');
-->
</script>
With the liberalization of trade between countries, international trade has greatly increased and the increase in the volume of foreign trade has led to the emergence of positive or negative effects on the economies of the countries. In this context, the effects of the foreign trade policies of the countries on economic growth and inflation have taken place among the important issues discussed in the economic literature. The relationships between foreign trade, inflation, and economic growth are also attracting the attention of researchers in terms of producing solutions to macroeconomic problems by policymakers. As a matter of fact, this study; has been prepared to investigate the existence and direction of the relationship between these variables and is important in terms of contributing to the literature. In this study, which analyzes the relationship between inflation, terms of trade, and economic growth econometrically for Türkiye, quarterly data for the period between 2003-2021 were used. First of all, the VAR model was established by applying linear and structural break unit root tests to the variables, and then the existence of a relationship between the variables and its direction was determined by using the Toda-Yamamoto causality analysis. According to the results of the analysis, there is a two-way causality relationship between international terms of trade and economic growth variables. However, no causality relationship between international terms of trade and inflation was determined. In addition, although no causality relationship was determined between economic growth to inflation, a one-way causality relationship between inflation to economic growth is among the findings obtained from the results of the analysis. Ülkeler arasında ticaretin serbestleşmesi ile birlikte uluslararası ticaret büyük oranda artmış ve dış ticaret hacmindeki artış, ülke ekonomileri üzerinde olumlu veya olumsuz etkilerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu bağlamda ülkelerin izlemiş oldukları dış ticaret politikalarının ekonomik büyüme ve enflasyon üzerinde yarattığı etkiler iktisat yazınında tartışılan önemli konular arasına girmiştir. Dış ticaret, enflasyon ve ekonomik büyüme arasındaki ilişkiler, politika yapıcılar tarafından makroekonomik sorunlara çözüm yolları üretilmesi bakımından da araştırmacıların ilgisini çekmektedir. Nitekim bu çalışma; söz konusu değişkenler arasındaki ilişkinin varlığını ve yönünü araştırmak amacıyla hazırlanmış olup literatüre katkı sağlaması açısından önem taşımaktadır. Enflasyon, dış ticaret hadleri ile ekonomik büyüme ilişkisini Türkiye için ekonometrik olarak analiz eden bu çalışmada, 2003-2021 yılları arasındaki döneme ait üçer aylık veriler kullanılmıştır. Değişkenlere öncelikle doğrusal ve yapısal kırılmalı birim kök testleri uygulanarak Vektör Otoregresyon (VAR) modeli kurulmuş, ardından Toda-Yamamoto nedensellik analizinden yararlanarak değişkenler arasındaki nedensellik ilişkisi tespit edilmiştir. Yapılan analiz sonuçlarına göre; dış ticaret hadleri ile ekonomik büyüme değişkenleri arasında çift yönlü bir nedensellik ilişkisi bulunmaktadır. Ancak dış ticaret hadleri ile enflasyon arasında herhangi bir nedensellik ilişkisi tespit edilememiştir. Ayrıca ekonomik büyümeden enflasyona doğru herhangi bir nedensellik ilişkisi tespit edilemese de enflasyondan ekonomik büyümeye doğru tek yönlü bir nedensellik ilişkisi olduğu bulgusu, söz konusu analiz sonuçlarından elde edilen bulgular arasındadır.
<script type="text/javascript">
<!--
document.write('<div id="oa_widget"></div>');
document.write('<script type="text/javascript" src="https://www.openaire.eu/index.php?option=com_openaire&view=widget&format=raw&projectId=od______4723::d5b91bc5baefc33cd42182bec04964e0&type=result"></script>');
-->
</script>
Green |
citations | 0 | |
popularity | Average | |
influence | Average | |
impulse | Average |
<script type="text/javascript">
<!--
document.write('<div id="oa_widget"></div>');
document.write('<script type="text/javascript" src="https://www.openaire.eu/index.php?option=com_openaire&view=widget&format=raw&projectId=od______4723::d5b91bc5baefc33cd42182bec04964e0&type=result"></script>');
-->
</script>
Culinary culture, which has had a great importance from the past to the present, stands out much more today as the concept of gastronomy. Although the concept of gastronomy is mostly known as cooking beautiful food and producing delicious products, it also bears traces from the history and culture of the region where it is located. Having a rich cultural heritage in terms of gastronomy, three cities of our country have been included in the "Creative Cities" network in the field of gastronomy by UNESCO (United Nations Educational, Scientific and Cultural Organization). These cities (Gaziantep, Hatay, Afyonkarahisar) find their place in the list with their unique tastes from each other. Hatay, one of these cities, has a deep-rooted culinary culture that has reached from the past to the present with the influence of its religious and cultural richness and natural beauties formed by the fact that it has hosted many civilizations. In the literature review on Hatay province, culinary culture, local food and beverages, UNESCO city of gastronomy, the influence of religious and ethnic structures on Hatay gastronomy, etc. studies have been found on many subjects. However, in the literature review, no scientific studies on the main subject of Hatay street flavors have been found. The aim of this research, which was set out to complete this gap in the literature, is to investigate the street tastes of Hatay province and to reveal the opinions and perceptions of local people, street food vendors and gastronomy stakeholders about street tastes. Mixed (quantitative and qualitative) method was used as the data collection method in the research, and the relevant data collected from local residents, street food vendors and gastronomy stakeholders were evaluated by Triangulation method. As a result of the evaluations of the data obtained, it has been concluded that Hatay Street tastes appeal to people of all ages and come to the fore with their taste. In addition, according to mobile street food vendors, gastronomy stakeholders and local people, street food is seen as a cultural heritage for Antakya. It has been concluded that the three prominent Antakya Street delicacies are Antakya Simidi, Haytali and Damask dessert. In addition, it was found that the product-price perception of street tastes was in a good direction by the participants and was worth the money paid. On the other hand, as a result of the research, the participants remained undecided about hygiene and safety in street flavors. Another detected finding is that the feeling towards street tastes changes significantly according to people's age and marital status. Accordingly, street tastes are preferred and consumed more by young people. What is necessary about hygiene hygiene, customer relations, etc. providing trainings, standardizing the taste, quality and presentation style of street delicacies, as well as dressing mobile street flavor vendors, carts and stands in a profession-specific way are important for the sustainability of street flavors Geçmişten günümüze kadar büyük bir öneme sahip olan mutfak kültürü, günümüzde gastronomi kavramı olarak çok daha fazla öne çıkmaktadır. Gastronomi kavramı çoğunlukla, güzel yemek pişirmek ve lezzetli ürünler ortaya çıkarmak olarak bilinse de bulunduğu bölgenin tarihi ve kültüründen de izler taşımaktadır. Gastronomi açısından zengin bir kültürel mirasa sahip olan ülkemizin UNESCO (United Nations Educational, Scientific and Cultural Organization) tarafından gastronomi dalında "Yaratıcı Şehirler" ağına üç şehri dâhil edilmiştir. Bu şehirler (Gaziantep, Hatay, Afyonkarahisar) birbirinden eşsiz lezzetleri ile listede kendilerine yer bulmaktadır. Bu şehirlerden birisi olan Hatay; birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olması ile oluşan dini ve kültürel zenginliği ve doğal güzelliklerinin de etkisiyle geçmişten günümüze kadar ulaşmış köklü bir mutfak kültürüne sahiptir. Hatay ili üzerine yapılan literatür taramasında mutfak kültürü, yöresel yiyecek ve içecekler, UNESCO gastronomi şehri, dini ve etnik yapıların Hatay gastronomi üzerindeki etkisi vb. birçok konuda çalışmalara rastlanmıştır. Fakat literatür taramasında, ana konusu Hatay sokak lezzetleri üzerine olan herhangi bir bilimsel çalışmaya rastlanılmamıştır. Literatürdeki bu boşluğu tamamlamak için yola çıkılan bu araştırmanın amacı Hatay iline ait sokak lezzetlerini araştırmak, sokak lezzetlerine ilişkin yerel halk, seyyar sokak lezzeti satıcıları ve gastronomi paydaşlarının görüş ve algılarını ortaya koymaktır. Araştırmada veri toplama yöntemi olarak karma (nicel ve nitel) yöntem kullanılmış olup, ilgili veriler yerel halk, seyyar sokak lezzeti satıcıları ve gastronomi paydaşlarından toplanan veriler üçgenleme (Triangulation) yöntemi ile değerlendirilmiştir. Elde edilen verilerin değerlendirmeler sonucunda Hatay Sokak lezzetlerinin her yaştan insana hitap ettiği ve lezzetiyle ön plana çıktığı sonucuna ulaşılmıştır. Bunun yanı sıra seyyar sokak yemeği satıcıları, gastronomi paydaşlarına ve yerel halka göre sokak lezzetleri Antakya için kültürel bir miras olarak görülmektedir. Öne çıkan üç Antakya Sokak lezzetleri, Antakya Simidi, Haytalı ve Şam tatlısı olduğu sonucunu ulaşılmıştır. Bunun yanı sıra sokak lezzetlerin ürün-fiyat algısının katılımcılar tarafından iyi yönde olduğu ve ödenen paraya değer olduğu görülmüştür. Diğer yandan araştırma sonucunda katılımcılar, sokak lezzetlerinde hijyen ve güvenlik konusunda kararsız kalmıştır. Bir başka tespit edilen bulgu ise sokak lezzetlerine karşı hissedilen duygunun insanların yaşına ve medeni durumuna göre anlamlı yönde değiştiğidir. Buna göre sokak lezzetleri gençler tarafından daha çok tercih edilmekte ve tüketilmektedir. Hijyen konusunda gerekli olan hijyen, müşteri ilişkileri vb. eğitimlerin verilmesi sokak lezzetlerinin ayrıca tadının, kalitesinin ve sunuş tarzının standart hale getirilmesi, seyyar sokak lezzeti satıcıları, arabaları ile stantlarının mesleğe özgü şekilde giydirilmesi sokak lezzetlerinin sürdürülebilirliği açısından önem arz etmektedir
<script type="text/javascript">
<!--
document.write('<div id="oa_widget"></div>');
document.write('<script type="text/javascript" src="https://www.openaire.eu/index.php?option=com_openaire&view=widget&format=raw&projectId=od______4723::2aa017f3798e5ab9a7ad5947124ec31c&type=result"></script>');
-->
</script>
Green |
citations | 0 | |
popularity | Average | |
influence | Average | |
impulse | Average |
<script type="text/javascript">
<!--
document.write('<div id="oa_widget"></div>');
document.write('<script type="text/javascript" src="https://www.openaire.eu/index.php?option=com_openaire&view=widget&format=raw&projectId=od______4723::2aa017f3798e5ab9a7ad5947124ec31c&type=result"></script>');
-->
</script>
Akarsu yapılarında katı madde miktarının doğru bir şekilde tahmin edilmesi, su kaynaklarının mühendislik çalışmalarında belirgin bir öneme sahip olup, bu yapıların hassas bir şekilde tasarım ve projelendirilmesine bağlıdır. Katı madde miktarı doğru analizlerle belirlenmediği takdirde su alma yapıları ve barajlar kısa sürede ekonomik ömrünü tamamlayabilir. Bu da verimlilik ve maliyet açısından olumsuz sonuçlar doğurur. Çoğunlukla katı madde miktarı gözlem istasyonlarından yapılan ölçümlerle, katı madde anahtar eğrisi, yapay zekâ modelleme yöntemleri ve kullanılan katı madde denklemlerinden faydalanılarak belirlenmektedir. Bu çalışmada Missouri nehrindeki Nebraska eyaleti Omaha istasyonunda 2011-2017 yılları arasında ölçülen nehir debisi, hava sıcaklığı, yağış gibi hidro-meteorolojik parametreler kullanılarak katı madde miktarı tahmin modellemesi yapılmıştır. Katı madde miktarının tahmini için; katı madde anahtar eğrisi (KMAE) ve literatür de yapay zekâ yöntemleri arasında yer alan radyal taban fonksiyonlu destek vektör makineleri (DVM-RTF), polinom çekirdek fonksiyonlu destek vektör makineleri (DVM-PÇF) ve genelleştirilmiş regresyon yapay sinir ağı (GRYSA) kullanılmıştır. Bu modeller kendi içinde korelasyon katsayısı (R), ortalama karesel hataların karekökü (KKOH), mutlak ortalama hata (MOH) kullanılarak karşılaştırma yapılmıştır. Ölçüm ve model sonuçları karşılaştırıldığında, radyal taban fonksiyonlu destek vektör makineleri (DVM-RTF), polinom çekirdek fonksiyonlu destek vektör makineleri (DVM-PÇF) ve genelleştirilmiş regresyon yapay sinir ağı (GRYSA) modellemeleri nehirlerdeki katı madde miktarının tahmininde uyumlu sonuçlar vermiştir. DVM-RTF, DVM-PÇF ve GRYSA modelleri klasik yöntemlere alternatif olarak sunulabilir. Accurate estimation of sediments content in river structures has a significant importance in engineering studies of water resources and depends on the precise design and projecting of these structures. If the amount of sediments is not determined by the correct analysis, water intake structures and dams can complete their economic life in a short time. This has negative consequences in terms of productivity and cost. The amount of sediments is mostly determined by measurements from observation stations, sediment key curve, artificial intelligence modeling methods and solids equations used. In this study, the estimation of the sediments content was performed by using hydro-meteorological parameters such as river flow, air temperature and precipitation measured between 2011-2017 years at Omaha Station in Nebraska State, Missouri. For the estimation of sediment amount, sediment rating curve (SRC) and support vector machines- radial basis function (SVM-RBF), support vector machines-polynomial kernel (SVM-PK) and generalized regression neural network (GRNN) which are among the artificial intelligence methods in literature are used. These models were compared by using correlation coefficient (R), root of mean square errors (RMSE) and absolute mean error (MAE). When the measurement and model results were compared, support vector machines- radial basis function (SVM-RBF), support vector machines-polynomial kernel (SVM-PK) and generalized regression neural network (GRNN) models gave consistent results in the estimation of sediments content in rivers. SVM-RBF, SVM-PK and GRNN models can be offered as an alternative to classical methods. 90
<script type="text/javascript">
<!--
document.write('<div id="oa_widget"></div>');
document.write('<script type="text/javascript" src="https://www.openaire.eu/index.php?option=com_openaire&view=widget&format=raw&projectId=od_____10208::1ff4b8b3c930dd8af71560dd136b0df3&type=result"></script>');
-->
</script>
Green |
citations | 0 | |
popularity | Average | |
influence | Average | |
impulse | Average |
<script type="text/javascript">
<!--
document.write('<div id="oa_widget"></div>');
document.write('<script type="text/javascript" src="https://www.openaire.eu/index.php?option=com_openaire&view=widget&format=raw&projectId=od_____10208::1ff4b8b3c930dd8af71560dd136b0df3&type=result"></script>');
-->
</script>
The Belt and Road Initiative, which was announced by the Chinese President Xi Jinpin in 2013, has been a revitalization project of the Silk Road in its modern form since ancient times. With this project, China aims to create an alternative structure to the international system in all western-centered fields, especially in the economy, social and cultural fields. Within the scope of the Belt and Road Initiative project, the Economic Belt of the landconnected Silk Road and the Maritime Silk Road are evaluated together. This project is of great importance for China, as the project will increase the trade volume between China and the regional economies. Within the scope of this project, “Trade Facilitation Agreements” are made between China and the party countries, and the focus of these agreements is developing around the logistics sector. Türkiye is of critical importance in the Belt and Road Initiative project, as it has both land and sea connections. Türkiye, which has important trade and transportation corridors with its proximity to three continents and its geostrategic location, has started to take the necessary steps to obtain maximum benefit from this initiative. In this context, efforts are made to develop logistics infrastructure and make trade easy and sustainable through legal agreements. The main purpose of this study is to examine the effects of the Belt and Road project on the logistics sector in Türkiye. In this context, a qualitative research process was carried out and a broad perspective was tried to be gained through literature review and semi-structured interviews. Research findings include evaluations to draw a framework for national logistics strategies to maximize the benefit to be obtained from the project within the framework of the development goals of Türkiye, which has strategic importance in the Belt and Road Initiative. Çin hükümet başkanı Xi Jinpin tarafından 2013 yılında duyurulan Kuşak ve Yol Girişimi, geçmiş tarihlerden bu yana İpek Yolu’nun, modern hali ile yeniden canlandırma projesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu proje ile Çin özellikle ekonomi, sosyal ve kültürel alanlar başta olmak üzere batı merkezli tüm alanlarda uluslararası sisteme alternatif bir yapı oluşturmayı amaçlamaktadır. Kuşak ve Yol Girişim projesi kapsamında kara bağlantılı İpek Yolu’nun Ekonomik Kuşağı ve Deniz İpek Yolu bir arada değerlendirilmektedir. Projenin Çin ve bölge ekonomileri ile arasındaki ticaret hacminde arttıracağından, bu projenin Çin açısından önemi oldukça büyüktür. Bu proje kapsamında Çin ile taraf ülkeler arasında “Ticaretin Kolaylaştırılması Anlaşmaları” yapılmakta ve bu anlaşmaların odağı lojistik sektörü etrafında gelişmektedir. Türkiye, Kuşak ve Yol Girişimi projesinde hem kara hem deniz yolu bağlantılarına sahip olmasıyla kritik bir önem arz etmektedir. Üç kıtaya yakınlığı ve jeostratejik konumu ile önemli ticaret ve ulaşım koridorlarına sahip olan Türkiye, bu girişimden azami fayda sağlayabilmek için gerekli adımları atmaya başlamıştır. Bu bağlamda lojistik altyapının geliştirilmesi ve hukuki anlaşmalar ile ticaretin kolay ve sürdürülebilir olması için çaba gösterilmektedir. Bu çalışmanın temel amacı Kuşak Yol projesinin Türkiye’deki lojistik sektörü üzerine etkilerini incelemektir. Bu bağlamda nitel araştırma süreci yürütülerek literatür taraması ve yarı yapılandırılmış mülakatlar yoluyla konuya geniş bir bakış açısı kazandırılmaya çalışılmıştır. Araştırma bulguları, Kuşak ve Yol Girişiminde stratejik öneme sahip olan Türkiye’nin kalkınma hedefleri çerçevesinde projeden sağlayacağı faydayı maksimize etmek için ulusal lojistik stratejilerine ait bir çerçeve çizmeye yönelik değerlendirmeleri kapsamaktadır.
<script type="text/javascript">
<!--
document.write('<div id="oa_widget"></div>');
document.write('<script type="text/javascript" src="https://www.openaire.eu/index.php?option=com_openaire&view=widget&format=raw&projectId=od______4723::5d4f6d64fba8f04c052346ca76e9005c&type=result"></script>');
-->
</script>
Green |
citations | 0 | |
popularity | Average | |
influence | Average | |
impulse | Average |
<script type="text/javascript">
<!--
document.write('<div id="oa_widget"></div>');
document.write('<script type="text/javascript" src="https://www.openaire.eu/index.php?option=com_openaire&view=widget&format=raw&projectId=od______4723::5d4f6d64fba8f04c052346ca76e9005c&type=result"></script>');
-->
</script>
The conditions that a foundation must be provided are that it can safely carry the loads transferred from the structure, it does not deform above the limits, it is durable and its properties do not change with the effect of climatic conditions. In order to provide these conditions, it is necessary to create a geotechnically qualified soil environment. Geotechnically qualified environment is obtained by applying various improvement methods to the soil. The geocell used for soil improvement purposes, interlocks with the filling material placed inside it due to friction, spreading the loads better and reducing the settlements. In this study, the effects of soil type, foundation geometry and size, geocell type and the vertical distance of the geocell from the soil surface on the bearing capacity were investigated in soils reinforced with geocells. For this purpose, three different soil types with 0-5 mm, 5-12 mm and 0-16 mm particle diameter sizes and two different geocells with 21x24.5x10 cm and 28x34x10 cm cell sizes were used in the plate loading tests conducted in the field environment. A total of six different model foundations with circular and square sections were used in the tests in which the effect of soil type was examined. It was determined that coarse-grained soil provides an average of 1.2 times more bearing capacity than soils with smaller particle sizes. With the decrease in cell size in the geocell, an approximately 4.03% increase in bearing capacity was obtained. Also, it was determined that the settlement values decreased with the increase in the number of cells per unit area. Yapıdan aktarılan yükleri güvenle taşıması, limitlerin üstünde deformasyon yapmaması, dayanıklı olması ve iklim koşullarının etkisiyle özelliklerinin değişmemesi bir temel zemininin sağlanması gereken şartlardır. Bu şartların sağlanabilmesi için ise geoteknik açıdan nitelikli zemin ortamının oluşturulması gerekmektedir. Geoteknik açıdan nitelikli zeminin elde edilebilmesi, çeşitli iyileştirme yöntemlerinin zemine uygulanmasıyla mümkün olabilmektedir. Zemin iyileştirme amaçlı kullanılan geohücre, içine yerleştirilen dolgu malzemesi ile sürtünmeden dolayı kenetlenerek, yükleri daha iyi yaymakta ve yük altında meydana gelen oturmalarda azalma sağlamaktadır. Bu çalışmada, geohücre ile donatılandırılan zeminlerde, zemin türü, temel geometrisi ve boyutu, geohücre türü ve geohücrenin zemin yüzeyi ile düşey mesafesinin taşıma gücüne etkisi araştırılmıştır. Bu amaçla arazi ortamında yapılan plaka yükleme deneylerinde 0-5 mm, 5-12 mm ve 0-16 mm dane çapı aralıklarına sahip üç farklı zemin türü ile 21x24.5x10 cm ve 28x34x10 cm hücre boyutlarına sahip iki farklı geohücre kullanılmıştır. Zemin türü etkisinin incelendiği deneylerde daire ve kare kesitli toplam altı farklı model temel kullanılmıştır. İri daneli zeminin daha küçük dane boyutuna sahip zemine göre ortalama 1.2 kat daha fazla taşıma gücü sağladığı belirlenmiştir. Geohücrede hücre boyutunun azalması ile birlikte yaklaşık olarak %4.03 oranında bir taşıma gücü artışı elde edilmiştir. Aynı zamanda birim alana düşen hücre sayısının artmasıyla birlikte oturma değerlerinin de azaldığı tespit edilmiştir.
<script type="text/javascript">
<!--
document.write('<div id="oa_widget"></div>');
document.write('<script type="text/javascript" src="https://www.openaire.eu/index.php?option=com_openaire&view=widget&format=raw&projectId=od______4723::a553d3ddd93da1d050c0a33e44d02afb&type=result"></script>');
-->
</script>
Green |
citations | 0 | |
popularity | Average | |
influence | Average | |
impulse | Average |
<script type="text/javascript">
<!--
document.write('<div id="oa_widget"></div>');
document.write('<script type="text/javascript" src="https://www.openaire.eu/index.php?option=com_openaire&view=widget&format=raw&projectId=od______4723::a553d3ddd93da1d050c0a33e44d02afb&type=result"></script>');
-->
</script>
KBRN sahaları, niteliği bakımından oldukça çok fazla risk barındırmaktadır. Kimyasal, biyolojik, radyolojik ve nükleer olaylar ayrı ayrı riskler barındırdığı gibi komplike riskler de oluşturabilmektedir. Bu nedenle olağan bir KBRN kazası veya afeti karşısında olay yerinde ortaya çıkabilecek riskler tespit edilmeden olay yerine girilmesi olası can kayıplarını arttıracaktır. Aynı zamanda bu durum karşısında olay sahasındaki risklerin tespiti için geçen süre çok uzun olacak ve geçen süre boyunca hiçbir ekip olay yerine güvenli bir şekilde girerek bilgi edinme ve müdahale etme şansı bulamamaktadır. Bu tez çalışmasında özellikle KBRN sahaları gibi girilmesi güvenli bulunmayan sahalarda olabilecek olgularda, olay yerindeki insanların genel sağlık durumunun anlaşılabilmesi için termal kamera ile durum analizi yapılabilmesi üzerine çalışılmaktadır. Ulaşılması zor veya yüksek tehlikeli sahalardaki (KBRN sahaları) olgularda, olay yeri ile ilgili yaşayan canlı ve yaralanan veya etkilenen durumu gibi bilgilerin elde edilebilmesi ihtiyacının olduğu ve olmaya devam edeceği açıktır. Bu çalışmada hayati bulgulardan, eş zamanlı olarak birden çok kişiye uygulanabilirliği ve temassız değerlendirme yapılabilmesi gibi avantajlarıyla beraber termal kameraların robotik sistemlere ve insansız hava araçlarına entegre olarak kullanılabilmesi nedeniyle vücut ısısı yani ateş ölçümü üzerine çalışılmıştır. Bununla birlikte elde edilen görüntüler üzerinde otonom görüntü analizi teknikleri üzerine çalışılmıştır. Çalışmamız kapsamında KBRN vakalarında vücut ısısından yola çıkarak yaşam bulgusu ve etkilenme seviyesi değerlendirilebilmesi amacıyla termal kameraların nasıl kullanılabileceği üzerine bir ön çalışma yapılmıştır. CBRN sites contain quite a variety of risks in terms of their nature. Chemical, biological, radiological and nuclear threats can create separate risks as well as complicated risks. For this reason, in the event of a possible CBRN accident or disaster, it is not possible to enter the scene without detecting the risks that may occur at the scene. In this case, the time taken to determine the risks at the scene is long and no team can enter the scene and find a chance for information and intervention. In this thesis, it is studied to determine the situation with a thermal camera in order to determine the general health status of the cases at the crime scene, especially in cases that may be in unsafe areas such as CBRN areas. It is clear that there is and will continue to be a need to obtain information about the scene, such as the individual living and the injured person, in cases in hard-to-reach or high-hazard areas (CBRN areas). In this study, we focused on body temperature, in other words fever measurement, because of the advantages of vital signs such as simultaneous applicability to multiple people and non-contact detection, as well as the use of thermal cameras in an integrated manner with unmanned aerial vehicles. In addition, autonomous analysis techniques were studied on the images obtained. Within the scope of our study, a preliminary study was carried out on how to use thermal cameras in order to evaluate the vital signs and the level of exposure in CBRN cases over body temperature.
<script type="text/javascript">
<!--
document.write('<div id="oa_widget"></div>');
document.write('<script type="text/javascript" src="https://www.openaire.eu/index.php?option=com_openaire&view=widget&format=raw&projectId=od______4723::49c74fb12c85443939b0ddf3642a5a51&type=result"></script>');
-->
</script>
Green |
citations | 0 | |
popularity | Average | |
influence | Average | |
impulse | Average |
<script type="text/javascript">
<!--
document.write('<div id="oa_widget"></div>');
document.write('<script type="text/javascript" src="https://www.openaire.eu/index.php?option=com_openaire&view=widget&format=raw&projectId=od______4723::49c74fb12c85443939b0ddf3642a5a51&type=result"></script>');
-->
</script>
Ekonomik büyüme ve banka kredileri arasındaki ilişki, ekonomik faaliyetlerin genel seviyesi ile banka kredileri arasındaki ilişkidir. Genellikle, ekonomik büyüme ile banka kredileri arasında pozitif bir ilişki vardır, yani ekonomik büyüme arttıkça bankaların verdikleri krediler de artar. Bu ilişki, bankaların ekonomik büyümeyi desteklemeyi amaçlayan makroekonomik politikaların bir sonucudur. Bankalar, ekonomik büyümeyi desteklemek için kredi verirler ve böylece üretim ve satışların artmasına yardımcı olurlar. Ekonomik büyümeyi desteklemek amacıyla verilen krediler, özellikle KOBİ'lerin üretim ithalat ve ihracat için gerekli finansman kaynağını sağlamaktadır. Bu ilişki, araştırmalar ve analizler ile desteklenmektedir. Ekonomik büyüme ve banka kredileri arasında bir ilişki vardır ve bu ilişki, makroekonomik politikaların önemli bir parçasıdır ve üretim artışına dayanır. Bu konu, geçmişten günümüze birçok araştırmanın konusu olmuştur. Bireysel krediler talebi etkilerken, arzın talebi etkilemesi sonucu inşaat sektörü ve diğer sektörlerin üretim ve satışı doğrudan veya dolaylı olarak etkilenir. Küçük ve orta ölçekli işletmelere yönelik mali destek ve proje destekleri, küçük ve orta ölçekli işletmelerin üretim ve ihracatının teşvik edilmesinde olumlu rol oynamıştır. Bu çalışma, yıllar itibariyle ekonomik büyüme ve bankacılığın gelişimini incelemektedir. Analiz bölümünde, 2007-2021 döneminde bireysel ve KOBİ banka kredileri ile ekonomik büyüme arasındaki ilişkiyi analiz etmek için veriler kullanılmıştır. Birim kök testleri ile değişkenlerin durağanlık yapılarını ve ARDL analizi ile değişkenler arasındaki uzun dönemli ilişki incelenmiştir. The relationship between economic growth and bank loans is the relationship between the general level of economic activity and bank loans. Generally, there is a positive relationship between economic growth and bank loans, meaning that as economic growth increases, the loans given by banks increase. This relationship is a result of banks' macroeconomic policies aimed at supporting economic growth. Banks give loans to support economic growth and thus help increase production and sales. Loans granted to support economic growth provide the necessary financing source for production, import and export, especially for SMEs. This relationship is supported by research and analysis. There is a relationship between economic growth and bank loans, and this relationship is an important part of macroeconomic policies and is based on production growth. This issue has been the subject of many studies from past to present. While retail loans affect demand, production and sales of the construction sector and other sectors are directly or indirectly affected as supply affects demand. Financial support and project support for small and medium-sized enterprises played a positive role in promoting the production and export of small and medium-sized enterprises. This study examines the economic growth and the development of banking over the years. In the analysis section, data is used to analyze the relationship between retail and SME bank loans and economic growth in the 2007-2021 period. The stationarity structures of the variables were examined with unit root tests and the long-term relationship between the variables with ARDL analysis.