334 Research products, page 1 of 34
Loading
- Other research product . Other ORP type . 2004Open Access TurkishAuthors:Altuncu, Ahmet; Başgümüş, Arif;Altuncu, Ahmet; Başgümüş, Arif;Country: Turkey
980 nm ve 1480 nm'de ileri, geri ve çift yönlü pompalanmış uzun dalgaboyu bandı (L-Bandı) erbiyum katkılı fiber amplifikatörlerin spektral kazanç ve gürültü faktörü karakteristikleri kıyaslanmıştır. Gerçekleştirilen simülasyonlar, L-Bandı EDFA'nın kazanç bandgenişliği ve spektral gürültü faktörü karakteristiklerinin pompalama dalgaboyu ve erbiyum katkılı fiber uzunluğuna bağımlı olduğunu göstermektedir. Spectral gain and noise figure characteristics of long wavelength band (L-band) erbium doped fiber amplifiers pumped at 980 nm and 1480 nm are compared for different pumping configurations: forward, backward and bidirectional. Simulations performed show that gain bandwidth and spectral noise figure characteristics of L-band EDFAs strongly depend on pumping wavelength and erbium doped fiber length.
- Other research product . Other ORP type . 2010Open Access EnglishAuthors:Fatih Oğhan; Ali Güvey; Mahmut Özkiriş; Erim Gülcan;Fatih Oğhan; Ali Güvey; Mahmut Özkiriş; Erim Gülcan;Country: Turkey
This is a case report about a rare oropharyngeal foreign body causing oropharyngeal symptoms such as sore throat, dysphagia and hemoptysis. We reported a 7 year-old boy who had ingested a leech from a bottle which had been filled with water and it had attached to the palate within 4 days. The leech was identified as approximately 3 cm in length. Leech was removed under premedication by using monopolar cauterization. Although child infestation by a leech in the upper respiratory tract is very rare, it should be investigated when contaminated liquids are ingested. Electro cauterization should be borne in mind as a therapeutic option in the treatment of leech infestations in the upper respiratory tract under pre-medication in pediatric patients. Bu vakada hemoptizi, disfaji ve boğaz ağrısı gibi semptomlara yol açan bir orofarengeal yabancı cisim tartışılmıştır. İçi su ile dolu ve sülük bulunan şişeden su içen ve 4 gündür şikayetleri bulunan 7 yaşında erkek hastanın, yumuşak damağına yapışık halde bir kitle tespit edilmiştir. Kitle yaklaşık 3 cm uzunluğunda olup, sülük olarak tanımlanmıştır. Premedikasyon altında monopolar koter kullanılarak sülük alınmıştır. Üst solunum yollarında sülük infestasyonu nadir olmasına karşın, sülük ile kontamine su içen kişilerde görülebilmektedir. Çocuk hastalarda üst solunum yollarında sülük tespit edildiğinde, premedikasyon altında elektrokoterizasyonun bir tedavi seçeneği olabileceği unutulmamalıdır.
- Other research product . Other ORP type . 2014Open Access TurkishAuthors:Kucur, Cüneyt; Erdoğan, Onur; Tok, Sermin; Şanal, Bekir; Özkan, Mustafa; Yıldırım, Nadir;Kucur, Cüneyt; Erdoğan, Onur; Tok, Sermin; Şanal, Bekir; Özkan, Mustafa; Yıldırım, Nadir;Country: Turkey
Konka bülloza,havalanmış (pnömatize) veya içinde bir havalı hücre bulunan orta konka için kullanılan bir terimdir. Genellikle asemptomatik olmakla birlikte pnömatizasyonun büyüklüğüne ve nazal septumla olan ilişkisine göre burun tıkanıklığı semptomları verebilir ve ostiomeatal komplekse bası oluşturmakta ise tikanmasina neden olarak sinüzite yol açabilir. Piyosele dönüşmesi nadirdir. Dev konka bülloza endoskopİk muayenede orta konkanin genişlemiş bir bölümü olarak görülür. Konka bülloza kesin tanısı paranazal sinus bilgisayarlı tomografisi (BT) ile koyulur. Tedavisinde endoskopik olarak orta konkanın lateral parsiyel rezeksiyonu yeterli ve minimal invazif bir yöntemdir. Bu yazıda sağ nazal pasajı tamamen tıkayan ve nazal vestibüle kadar uzanım gösteren ve aynı tarafta sinüzite yol açan tek taraflı dev konka bülloza piyoseli olgusu sunulmuştur. “Concha bullosa” is the term used for pneumatized or air cell-containing middle turbinate. It is usually asymptomatic. However, depending on its size, contact with the nasal septum and infringement to the ostio-meatal complex, it may cause nasal obstruction and sinusitis. Rarely, it turns into a “pyocele”. Giant or extensive concha bullosa is seen as an enlarged portion of middle turbinate. It is diagnosed through paranasal computarized tomography. Endoscopic partial medial resection of the enlarged turbinate is sufficient for its surgical treatment. We herewith present a case with extensive concha bullosa, which transformed into a pyocele and extended to the nasal vestibule. It had caused total nasal obstruction and complicated with the sinusitis on the same side.
- Other research product . Other ORP type . 2009Open Access TurkishAuthors:Namık Kemal Hatipoğlu; Soner Yalçınkaya; Mehmet Yücel;Namık Kemal Hatipoğlu; Soner Yalçınkaya; Mehmet Yücel;Country: Turkey
Renal Angiomyolipoma (AML) is a rare benign tumour. It is usually asymptomatic and small. Spontaneous rupture of AML sometimes may be life threatening in some cases and sometimes emergency surgical ope- ration is necessary. A 75 year old woman was admit- ted to emergency of our hospital with right flank pain. Physical examination was showed that a mass in right lumber region. Abdomen computed tomography was showed that 8x8 cm angiomyolipoma which is ruptu- red. The patient was given emergency operation. Ret- roperitoneal haemorrhage was detected in laparo- tomy. Histological examination showed an angiomyo- lipoma as the cause of the bleeding. Renal Anjiomyolipom (AML) nadir görülen benign bir tümördür. Genellikle asemptomatik seyreder ve küçük bo-tehdit eder boyutta ve acil operasyon gerektirecek boyuttolabilir. Sağ yan ağrısı şikayeti ile hastanemiz acil polikliniğine başvuran 75 yaşındaki bayan hastanın fizik muayenesinde sağ lomber bölgede ele gelen kitle ve batın tomografisinde sağ böbrekte rüptüre anjiomyolipom saptanarak acil olarak operasyona alındı. Yapılan acil laporatomide renal anjiomyolipomun spontan rüptürünün sebep olduğu retroperitoneal hemoraji saptanarak sağ basit nefrektomi yapıldı. Histolojik incelemeyle renal anjiomyolipomun kanamaya sebep olduğu doğrulandı.
- Other research product . 2009Open Access TurkishAuthors:Saraoğlu, Melih Hamdi; Ebeoğlu, Mehmet Ali; Özmen, Ahmet;Saraoğlu, Melih Hamdi; Ebeoğlu, Mehmet Ali; Özmen, Ahmet;Publisher: TÜBİTAKCountry: Turkey
Bu proje, QCM sensör dizisi kullanılarak i) insan nefesinden hastalık (diyabet) tanısı ve ii) anestetik gaz (sevofluran) miktarının ölçümü olmak üzere iki kısma ayrılıp; kısımlar içindeki araştırma ve deney faaliyetleri proje süresince paralel bir şekilde yürütülmüştür. İnsan vücudunun ürettiği parametrelerden biri olan nefes, insanın vücut metabolizmasıyla ilgili bilgi içermektedir. Nefesteki bileşenlerle bazı hastalıklar arasında ilişki olduğu bilinmektedir. Bu hastalıklardan biri de, günümüzde yaygın olarak görülen diyabettir (şeker hastalığı). Diyabet kontrol altına alınmazsa, hastada ciddi sorunlara neden olabilir ve hastanın hayatını tehlikeye sokabilir. Daha çok Tip I diyabet hastalarının nefeslerinde rastlanan aseton kokusu, hasta için tehlike işaretçisidir. Bu nedenle, diyabet hastalarının nefeslerindeki aseton miktarının belirlenebilmesi oldukça önemlidir. Proje Grubu: TÜBİTAK EEEAG Proje Sayfa Sayısı: 108 Proje No: 104E053 Proje Bitiş Tarihi: 31.03.2009 Metin Dili: Türkçe
- Other research product . 2013Open Access TurkishAuthors:Saraoğlu, Hamdi Melih; Temurtaş, Feyzullah; Altıkat, Sayit; Gülçür, Halil Özcan; Küklükaya, Ethem;Saraoğlu, Hamdi Melih; Temurtaş, Feyzullah; Altıkat, Sayit; Gülçür, Halil Özcan; Küklükaya, Ethem;Publisher: TÜBİTAKCountry: Turkey
In this study, people's blood glucose and HbA1c values are aimed to be classified by using Support Vector Machines and Artificial Neural Networks and quantified by using Artificial Neural Networks from palm perspiration. The amount of perspiration in humans varies due to a number of diseases. Among the diseases that vary the amount of perspiration are diseases that are caused by diabetes. In humans, only the perspiration glands which are beneath the feet and in the palms are controlled both by the nervous system and chemicals in blood as well. Therefore, the attributes that are obtained from the changes in the palm perspiration and aditionally parameters such as age, body mass index and blood pressure were used for classification studies; parameters such as sex, age, weight, lenght, body mass index, blood pressure, pulse, atmosphere temperature and moisture were used for quantification studies. In this study, people's blood glucose and HbA1c values are aimed to be determination of palm perspiration by using Radial Basis Function. Some changes about metabolizm alter the amount of perspiration in humans. Diabetes is also among the diseases which alter the amount of perspiration. In humans, only the perspiration glands which are beneath the feet and in the palms are controlled both by the nervous system and chemicals in blood as well. Therefore, the attributes that are obtained from the changes in the palm perspiration are used in this study. In addition to this attributes, parameters such as sex, age, weight, lenght, body mass index, blood pressure, pulse, atmosphere temperature and moisture were used as input variables. In clasification studies; The data from subjects are grouped according to parameters of fasting blood glucose and HbA1c diagnostic values of laboratory test results. In this way, fasting blood glucose and HbA1c in the two sets of data were obtained. These data sets are classified by using perspiration attributes and the other input parameters with the help of support vector machines. At the end of the classification the best success difference attributes was obtained. Best classification success of 84% was achieved in the HbA1c data set, whereas success of 82% was obtained in fasting blood glucose data set using support vector machines. 15 Although we made classification at the first step of the study the detection of HbA1c and Glikoz values isn't a pure classification problem. It is a quantitative classification problem. And the structures of LVQ neural network, PNN and SVM are not suitable for the quantitative classification. So, in the quantitative classification studies; Feed forward, Elman and radial basis neural network structures were used only. The best results for the quantitative classification were obtained from the feed forward NN structure for the detection of the glucose and HbA1c level quantities. That is why, the feed forward NN structure was embeded in to the device. The study has been conducted in the scope of TUBITAK Project, No: 109E234: (Determination Of Glucose And HbA1c Values In Blood From Palm Perspiration in Diabetic and Healty People). Bu çalışmada, avuç içi terlemesinden insan kanındaki Glikoz ve HbA1c değerlerinin Destek Vektör Makineleri ve Yapay Sinir Ağları kullanılarak sınıflandırılması ve Yapay Sinir Ağları kullanılarak miktarsal tahmin edilmesi hedeflenmiştir. İnsanlardaki terleme miktarı bazı hastalıklardan dolayı değişime uğramaktadır. Terleme miktarını değiştiren etkenler arasında diyabet kaynaklı hastalıklar vardır. İnsanda sadece ayak altlarındaki ve avuç içlerindeki ter bezleri hem kandaki kimyasallar hem de sinir sistemi tarafından kontrol edilmektedir. Bu nedenle, bu çalışmada avuç içi terleme değişimlerinden elde edilen özniteliklere ek olarak sınıflandırma çalışmaları için yaş, vücut-kütle indeksi ve tansiyon parametreleri; miktar belirleme çalışmaları için de cinsiyet, yaş, kilo, boy, boy-kilo endeksi, büyük tansiyon, küçük tansiyon, nabız, ortam sıcaklığı, ortam nemi kullanılmıştır. Sınıflandırma çalışmalarında; Deneklerden alınan veriler hastane laboratuar test sonuçlarındaki açlık kan glikoz ve HbA1c parametrelerindeki teşhis değerlerine göre gruplandırılmıştır. Bu şekilde açlık kan glikoz ve HbA1c olmak üzere iki veri kümesi elde edilmiştir. Bu veri kümeleri terleme öznitelikleri ve diğer giriş parametreleri kullanılarak destek vektör makineleri ile sınıflandırılmıştır. Yapılan sınıflandırma uygulamaları sonucunda en iyi başarı avuç içi nem değişimlerinden elde edilen fark öznitelikleri ile elde edilmiştir. Bu sınıflandırmada en iyi sonuçlar destek vektör makineleri kullanılarak açlık kan glikoz veri kümesinde %82 sınıflandırma başarısı, HbA1c veri kümesinde ise %84 sınıflandırma başarısı elde edilmiştir. HbA1c ve Glikoz değerlerinin saptanması saf bir sınıflandırma çalışması olmamasına rağmen, çalışmanın ilk aşamasında sınıflandırma yaptık. Aslında, problem bir miktarsal sınıflandırma problemidir. Miktarsal sınıflandırma için LVQ ve PNN sinir ağı ve destek vektör makineleri yapı olarak uygun değildir. Bu yüzden, miktarsal sınıflandırmada; Sadece ileri beslemeli, Elman ve radyal temelli yapay sinir ağ yapıları kullanılmıştır. Miktarsal sınıflandırmada gliloz ve HbA1c seviye miktarları için en iyi sonuçlar ileri beslemeli 13 sinir ağı yapısından elde edilmiştir. Bu sebeple, cihaz içerisine ileri beslemeli sinir ağı yapısı gömülmüştür. Bu çalışma, 109E234 kodlu TÜBİTAK Projesi (Diyabetli Hastalarda ve Sağlıklı Kişilerde Avuç İçi Terlemesinden Kan Glikoz ve HbA1c Değerlerinin Belirlenmesi) kapsamında gerçekleştirilmiştir. Proje Grubu: TÜBİTAK EEEAG Proje Sayfa Sayısı: 93 Proje No: 109E234 Proje Bitiş Tarihi: 01.03.2013 Metin Dili: Türkçe
- Other research product . Other ORP type . 2015Open Access EnglishAuthors:Genişel, Mucip; Türk, Hülya; Erdal, Serkan; Genç, Ebru; Terzi, İrfan; Demir, Yavuz;Genişel, Mucip; Türk, Hülya; Erdal, Serkan; Genç, Ebru; Terzi, İrfan; Demir, Yavuz;Country: Turkey
In the present study, to determine the effects of β-estradiol on the ability of plants to tolerate lead toxicity, β-estradiol (10 µM) and lead (1.75 mM), singly or in combination, were exogenously applied to wheat seeds. Although lead resulted in a marked increase in the activities of antioxidant enzymes, including superoxide dismutase, guaiacol peroxidase, ascorbate peroxidase, and glutathione reductase (but not catalase), as well as an increase in the level of antioxidant compounds such as ascorbic acid and glutathione, this was insufficient to ameliorate the lead-induced oxidative injury or the superoxide anion, hydrogen peroxide, and malondialdehyde levels. However, β-estradiol was able to reduce the lead-induced oxidative damage and improved the antioxidant system. Similarly, β-estradiol reduced lead-induced α-amylase activity. The effects of lead toxicity on genetic material were also determined using the randomly amplified polymorphic DNA technique. While lead led to DNA damage in wheat seedlings, β-estradiol significantly mitigated this damage. Our element analysis results show that β-estradiol did not prevent lead uptake by roots, even it did stimulate the accumulation there. Taken together, our data demonstrate for the first time that β-estradiol-induced lead tolerance is associated with many biochemical and molecular mechanisms, including the antioxidant system, detoxification of reactive oxygen species, modulation of uptake and accumulation of lead, and protection of genetic material.
- Other research product . 2020Open Access TurkishAuthors:Aktaş, Ahmet; Çelik, Ahmet Ozan; Kırca, Veysel Şadan Özgür; Özkaymak, Mehmet; Şener, Arif Şenol;Aktaş, Ahmet; Çelik, Ahmet Ozan; Kırca, Veysel Şadan Özgür; Özkaymak, Mehmet; Şener, Arif Şenol;Publisher: TUBİTAKCountry: Turkey
Yenilenebilir Enerji Kaynakları?nın (YEK) önemi giderek artmakta ve enerji talebindeki payı giderek genislemektedir. Deniz, üzerinde rüzgâr enerjisi, yüzeyinde dalga enerjisi ve altında akıntı ve gelgit enerjisi bulunan dogal bir enerji kaynagıdır. Bu proje çalısmasında, açık deniz rüzgâr ve yüzeysel akıntı enerjisinden yararlanmak üzere yüksek potansiyelli bir güç üretim sistem imalatı gerçeklestirilmistir. Böylece açık deniz rüzgâr ve akıntı enerjisi kullanılarak Hibrit Güç Üretim Sistemi (HGÜS) kurulmustur. Deniz ve okyanus enerji çesidi de diger YEK?ı gibi kendine özgü güç üretim karakteristigi bulunmaktadır. Dogası geregi bu güç üretimi zamana baglı olarak süreklilik ve kararlılık arz etmemektedir. Ayrıca YEK?in dogası geregi kesintili ve kararsız olan bu enerji çesitlerinin sürekliligini saglamak için enerji depolama birimine ihtiyaç vardır. Günümüzde yaygın olarak kullanılan batarya teknolojileri yüksek enerji yogunluguna sahipken düsük güç yogunlukları mevcuttur. Yüksek güç yogunlugunu ise ultrakapasitör enerji depolama teknolojisi saglamaktadır. Böylece iki depolama birimi ile hibrit bir enerji depolama birimi olusturulmaktadır. Proje kapsamında HGÜS?e batarya ve ultrakapasitörden olusan Hibrit Enerji Depolama Sistemi (HEDS) eklemistir. Bu projenin amacı; açık deniz rüzgâr ve akıntı enerjilerinden hibrit güç üretim sistemi olusturmak, batarya ve ultrakapasitörden olusan hibrit enerji depolama sistemini entegre etmek, akıllı enerji yönetim algoritmasıyla talep tarafındaki güç ihtiyacını sürekli olarak karsılamak ve kaliteli elektrik üretmektir. Proje kapsamında hibrit güç üretim sisteminde bulunan açık deniz rüzgâr enerjisi için Darrieus ve akıntı enerjisi için Savonius kanat tasarımı ve üretimi gerçeklestirilmistir. Hibrit sistemin ilk olarak Matlab/Simulink ile simülasyon daha sonra deneysel çalısmaları yapılmıstır ve sonuçlar ayrıntılı olarak verilmistir. Proje kapsamında gelistirilen hibrit sistemin olası çalısma durumları belirlenerek bu sartlarda sistemin kararlı çalısmasını saglamak için özgün bir akıllı enerji yönetim algoritması gerçeklestirilmistir. Proje çalısması kapsamında elde edilen sonuçlarla, YEK?in kesintili yapısı enerji depolama birimleriyle kompanze edildigini gösterilmistir. Böylece talep tarafındaki enerji ihtiyacı sürekli ve kesintisiz olarak saglandıgı sonuçlarla birlikte gösterilmistir. Gelistirilen HGÜS, HEDS ve akıllı enerji yönetim algoritmasıyla literatüre katkı yapılması amaçlanmıstır. Sonuç olarak simülasyon ve deneysel çalısma sonuçları elde edilerek, yayımlanan makale, bildiri ve hazırlanan tez çalısmaları ile bilime ve teknolojiye katkılar saglanmıstır. Proje Grubu: TÜBİTAK EEEAG Proje Sayfa Sayısı: 181 Proje No: 117E767 Proje Bitiş Tarihi: 01.06.2020 Metin Dili: Türkçe
- Other research product . 2016Open Access TurkishAuthors:Üçgün, Serdar;Üçgün, Serdar;Publisher: Kütahya Dumlupınar Üniversitesi / Tıp FakültesiCountry: Turkey
EVB19 antibodies can recognize auto-antigens by using molecular mimicry mechanism. Besides in many published EVB19-related autoimmune diseases; polyspecific or organ-specific antibodies were reported. EVB 19 is accused in the pathogenesis of many diseases. Especially EVB19 is very important in the pathogenesis of autoimmune thyroid diseases. Thus in some case presentations; it was shown that EVB19 might be related with Hashimoto's thyroiditis. Although etiology of Graves disease and Hashimoto's thyroiditis is not known exactly; they are thought to occur as a result of interaction of genetic and environmental factors. Infections are one of the environmental factors which were alleged to be involved in the pathogenesis but this was not proved. Parvovirus B19, is a unproven viral agent, which was thought to play a role in pathogenesis. In this study; the prevalence of EVB19 was studied in autoimmune thyroid patients. This study was conducted on patients who were followed-up in the Endocrinology and Internal Medicine Polyclinics and who agreed to participate in the study. Total 90 individuals were counted in this study including 30 patients with Hashimoto's thyroiditis, 30 patients with Graves disease and 30 control individuals who were compatible in terms of age. EVB19 IgG-IgM was studied manually using immunological ELISA method and values were read in spectrophotometer. According to results of this study; there was no significant difference for Parvovirus B19 IgG-M levels between patients with autoimmune thyroid disease and control group. Anti erythrovirus B19 (EVB19) antikorlarının moleküler taklit mekanizması ile otoantijenleri tanıması mümkün olabilir. Ayrıca EVB19 ilişkili yayınlanmış birçok otoimmün hastalıkta polispesifik veya organ spesifik otoantikorlar rapor edilmiştir. EVB19 birçok hastalığın patogenezinde suçlanmıştır. EVB19 özellikle otoimmün tiroid hastalıkların patogenezinde önemli yer teşkil etmektedir. Nitekim yapılan bazı olgu sunumlarında EVB19'un hashimoto tiroiditi ile ilişkili olabileceği gösterilmiştir. Graves hastalığı ve Hashimoto tiroiditi etyolojisi tam olarak bilinmemekle birlikte genetik ve çevresel faktörlerin etkileşimleri sonucunda oluştuğu düşünülmektedir. Enfeksiyonlar, patogenezde rol aldığı iddia edilen, ancak kanıtlanamayan çevresel faktörlerdendir. Parvovirus B19, patogenezde rol aldığı düşünülen ancak kanıtlanamamış viral enfeksiyon ajanıdır.Bu çalışmada Otoimmün tiroid hastalarında EVB19 sıklığı araştırılmıştır. Çalışmamız, Endokrinoloji ve İç Hastalıkları Polikliniklerinde izlenen ve çalısmaya katılmayı kabul eden hastalarda gerçekleştirildi. Çalışmaya yaş bakımından uyumlu 30 Hashimoto tiroiditli, 30 Graves hastalığı olan, 30 kontrol olmak üzere 90 kişi alındı. EVB19 IgG-IgM immünolojik ELİSA yöntemi kullanılarak manuel olarak çalışıldı ve spektrofotometri cihazında değerleri okundu. Bu çalışmanın sonucunda otoimmün tiroid hastalığı olanların Parvovirus B19 İmmünglobulin G-M (IgG-M) düzeylerinde kontrol grubuna göre anlamlı fark bulunmadı.
- Other research product . Other ORP type . 2020Open Access TurkishAuthors:Aytun, Uğur; Özgüzel, Cem;Aytun, Uğur; Özgüzel, Cem;Publisher: Kütahya Dumlupınar ÜniversitesiCountry: Turkey
COVID-19 salgınının yaratacağı ekonomik tahribat ve politika yapıcılar tarafından ortaya atılan teşvik paketleri üzerine medyada oldukça yoğun bir tartışma söz konusu. Bir süredir gönüllü olarak evde kalma yoluyla çalışmalar sürüyor. Sosyal mesafelendirmenin salgının yayılmasının önlenmesi için en etkili yöntem olduğu göz önüne alındığında diğer birçok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de bu tedbirler sıkılaştırılarak sokağa çıkma yasağına gerek görülebilir. Temel gıda ve sağlık ihtiyaçlarını sağlayanlar dışında insanların evlerine kapanması durumunda, iktisadi işlerin de sekteye uğrayacağı aşikâr. Böyle bir durumda işlerin ne kadarı evden yürütülebilir? Biz bu yazıda virüsün yayılmasından sonra alınan sosyal mesafe tedbirleri (veya daha sıkı tedbirler) bağlamında Türkiye’de hangi mesleklerin evde yapılmaya müsait olduğunu, bunların bölgesel ve endüstriyel bazda nasıl farklılıklar gösterdiklerini ve ücretlerden aldıkları payları belirlemeye çalıştık. Bu çalışma mevcut şartların, meslek grupları, sektörler ve de bölgeler üstündeki olası etkileri hakkında bir fikir edinmeyi hedefledik.
334 Research products, page 1 of 34
Loading
- Other research product . Other ORP type . 2004Open Access TurkishAuthors:Altuncu, Ahmet; Başgümüş, Arif;Altuncu, Ahmet; Başgümüş, Arif;Country: Turkey
980 nm ve 1480 nm'de ileri, geri ve çift yönlü pompalanmış uzun dalgaboyu bandı (L-Bandı) erbiyum katkılı fiber amplifikatörlerin spektral kazanç ve gürültü faktörü karakteristikleri kıyaslanmıştır. Gerçekleştirilen simülasyonlar, L-Bandı EDFA'nın kazanç bandgenişliği ve spektral gürültü faktörü karakteristiklerinin pompalama dalgaboyu ve erbiyum katkılı fiber uzunluğuna bağımlı olduğunu göstermektedir. Spectral gain and noise figure characteristics of long wavelength band (L-band) erbium doped fiber amplifiers pumped at 980 nm and 1480 nm are compared for different pumping configurations: forward, backward and bidirectional. Simulations performed show that gain bandwidth and spectral noise figure characteristics of L-band EDFAs strongly depend on pumping wavelength and erbium doped fiber length.
- Other research product . Other ORP type . 2010Open Access EnglishAuthors:Fatih Oğhan; Ali Güvey; Mahmut Özkiriş; Erim Gülcan;Fatih Oğhan; Ali Güvey; Mahmut Özkiriş; Erim Gülcan;Country: Turkey
This is a case report about a rare oropharyngeal foreign body causing oropharyngeal symptoms such as sore throat, dysphagia and hemoptysis. We reported a 7 year-old boy who had ingested a leech from a bottle which had been filled with water and it had attached to the palate within 4 days. The leech was identified as approximately 3 cm in length. Leech was removed under premedication by using monopolar cauterization. Although child infestation by a leech in the upper respiratory tract is very rare, it should be investigated when contaminated liquids are ingested. Electro cauterization should be borne in mind as a therapeutic option in the treatment of leech infestations in the upper respiratory tract under pre-medication in pediatric patients. Bu vakada hemoptizi, disfaji ve boğaz ağrısı gibi semptomlara yol açan bir orofarengeal yabancı cisim tartışılmıştır. İçi su ile dolu ve sülük bulunan şişeden su içen ve 4 gündür şikayetleri bulunan 7 yaşında erkek hastanın, yumuşak damağına yapışık halde bir kitle tespit edilmiştir. Kitle yaklaşık 3 cm uzunluğunda olup, sülük olarak tanımlanmıştır. Premedikasyon altında monopolar koter kullanılarak sülük alınmıştır. Üst solunum yollarında sülük infestasyonu nadir olmasına karşın, sülük ile kontamine su içen kişilerde görülebilmektedir. Çocuk hastalarda üst solunum yollarında sülük tespit edildiğinde, premedikasyon altında elektrokoterizasyonun bir tedavi seçeneği olabileceği unutulmamalıdır.
- Other research product . Other ORP type . 2014Open Access TurkishAuthors:Kucur, Cüneyt; Erdoğan, Onur; Tok, Sermin; Şanal, Bekir; Özkan, Mustafa; Yıldırım, Nadir;Kucur, Cüneyt; Erdoğan, Onur; Tok, Sermin; Şanal, Bekir; Özkan, Mustafa; Yıldırım, Nadir;Country: Turkey
Konka bülloza,havalanmış (pnömatize) veya içinde bir havalı hücre bulunan orta konka için kullanılan bir terimdir. Genellikle asemptomatik olmakla birlikte pnömatizasyonun büyüklüğüne ve nazal septumla olan ilişkisine göre burun tıkanıklığı semptomları verebilir ve ostiomeatal komplekse bası oluşturmakta ise tikanmasina neden olarak sinüzite yol açabilir. Piyosele dönüşmesi nadirdir. Dev konka bülloza endoskopİk muayenede orta konkanin genişlemiş bir bölümü olarak görülür. Konka bülloza kesin tanısı paranazal sinus bilgisayarlı tomografisi (BT) ile koyulur. Tedavisinde endoskopik olarak orta konkanın lateral parsiyel rezeksiyonu yeterli ve minimal invazif bir yöntemdir. Bu yazıda sağ nazal pasajı tamamen tıkayan ve nazal vestibüle kadar uzanım gösteren ve aynı tarafta sinüzite yol açan tek taraflı dev konka bülloza piyoseli olgusu sunulmuştur. “Concha bullosa” is the term used for pneumatized or air cell-containing middle turbinate. It is usually asymptomatic. However, depending on its size, contact with the nasal septum and infringement to the ostio-meatal complex, it may cause nasal obstruction and sinusitis. Rarely, it turns into a “pyocele”. Giant or extensive concha bullosa is seen as an enlarged portion of middle turbinate. It is diagnosed through paranasal computarized tomography. Endoscopic partial medial resection of the enlarged turbinate is sufficient for its surgical treatment. We herewith present a case with extensive concha bullosa, which transformed into a pyocele and extended to the nasal vestibule. It had caused total nasal obstruction and complicated with the sinusitis on the same side.
- Other research product . Other ORP type . 2009Open Access TurkishAuthors:Namık Kemal Hatipoğlu; Soner Yalçınkaya; Mehmet Yücel;Namık Kemal Hatipoğlu; Soner Yalçınkaya; Mehmet Yücel;Country: Turkey
Renal Angiomyolipoma (AML) is a rare benign tumour. It is usually asymptomatic and small. Spontaneous rupture of AML sometimes may be life threatening in some cases and sometimes emergency surgical ope- ration is necessary. A 75 year old woman was admit- ted to emergency of our hospital with right flank pain. Physical examination was showed that a mass in right lumber region. Abdomen computed tomography was showed that 8x8 cm angiomyolipoma which is ruptu- red. The patient was given emergency operation. Ret- roperitoneal haemorrhage was detected in laparo- tomy. Histological examination showed an angiomyo- lipoma as the cause of the bleeding. Renal Anjiomyolipom (AML) nadir görülen benign bir tümördür. Genellikle asemptomatik seyreder ve küçük bo-tehdit eder boyutta ve acil operasyon gerektirecek boyuttolabilir. Sağ yan ağrısı şikayeti ile hastanemiz acil polikliniğine başvuran 75 yaşındaki bayan hastanın fizik muayenesinde sağ lomber bölgede ele gelen kitle ve batın tomografisinde sağ böbrekte rüptüre anjiomyolipom saptanarak acil olarak operasyona alındı. Yapılan acil laporatomide renal anjiomyolipomun spontan rüptürünün sebep olduğu retroperitoneal hemoraji saptanarak sağ basit nefrektomi yapıldı. Histolojik incelemeyle renal anjiomyolipomun kanamaya sebep olduğu doğrulandı.
- Other research product . 2009Open Access TurkishAuthors:Saraoğlu, Melih Hamdi; Ebeoğlu, Mehmet Ali; Özmen, Ahmet;Saraoğlu, Melih Hamdi; Ebeoğlu, Mehmet Ali; Özmen, Ahmet;Publisher: TÜBİTAKCountry: Turkey
Bu proje, QCM sensör dizisi kullanılarak i) insan nefesinden hastalık (diyabet) tanısı ve ii) anestetik gaz (sevofluran) miktarının ölçümü olmak üzere iki kısma ayrılıp; kısımlar içindeki araştırma ve deney faaliyetleri proje süresince paralel bir şekilde yürütülmüştür. İnsan vücudunun ürettiği parametrelerden biri olan nefes, insanın vücut metabolizmasıyla ilgili bilgi içermektedir. Nefesteki bileşenlerle bazı hastalıklar arasında ilişki olduğu bilinmektedir. Bu hastalıklardan biri de, günümüzde yaygın olarak görülen diyabettir (şeker hastalığı). Diyabet kontrol altına alınmazsa, hastada ciddi sorunlara neden olabilir ve hastanın hayatını tehlikeye sokabilir. Daha çok Tip I diyabet hastalarının nefeslerinde rastlanan aseton kokusu, hasta için tehlike işaretçisidir. Bu nedenle, diyabet hastalarının nefeslerindeki aseton miktarının belirlenebilmesi oldukça önemlidir. Proje Grubu: TÜBİTAK EEEAG Proje Sayfa Sayısı: 108 Proje No: 104E053 Proje Bitiş Tarihi: 31.03.2009 Metin Dili: Türkçe
- Other research product . 2013Open Access TurkishAuthors:Saraoğlu, Hamdi Melih; Temurtaş, Feyzullah; Altıkat, Sayit; Gülçür, Halil Özcan; Küklükaya, Ethem;Saraoğlu, Hamdi Melih; Temurtaş, Feyzullah; Altıkat, Sayit; Gülçür, Halil Özcan; Küklükaya, Ethem;Publisher: TÜBİTAKCountry: Turkey
In this study, people's blood glucose and HbA1c values are aimed to be classified by using Support Vector Machines and Artificial Neural Networks and quantified by using Artificial Neural Networks from palm perspiration. The amount of perspiration in humans varies due to a number of diseases. Among the diseases that vary the amount of perspiration are diseases that are caused by diabetes. In humans, only the perspiration glands which are beneath the feet and in the palms are controlled both by the nervous system and chemicals in blood as well. Therefore, the attributes that are obtained from the changes in the palm perspiration and aditionally parameters such as age, body mass index and blood pressure were used for classification studies; parameters such as sex, age, weight, lenght, body mass index, blood pressure, pulse, atmosphere temperature and moisture were used for quantification studies. In this study, people's blood glucose and HbA1c values are aimed to be determination of palm perspiration by using Radial Basis Function. Some changes about metabolizm alter the amount of perspiration in humans. Diabetes is also among the diseases which alter the amount of perspiration. In humans, only the perspiration glands which are beneath the feet and in the palms are controlled both by the nervous system and chemicals in blood as well. Therefore, the attributes that are obtained from the changes in the palm perspiration are used in this study. In addition to this attributes, parameters such as sex, age, weight, lenght, body mass index, blood pressure, pulse, atmosphere temperature and moisture were used as input variables. In clasification studies; The data from subjects are grouped according to parameters of fasting blood glucose and HbA1c diagnostic values of laboratory test results. In this way, fasting blood glucose and HbA1c in the two sets of data were obtained. These data sets are classified by using perspiration attributes and the other input parameters with the help of support vector machines. At the end of the classification the best success difference attributes was obtained. Best classification success of 84% was achieved in the HbA1c data set, whereas success of 82% was obtained in fasting blood glucose data set using support vector machines. 15 Although we made classification at the first step of the study the detection of HbA1c and Glikoz values isn't a pure classification problem. It is a quantitative classification problem. And the structures of LVQ neural network, PNN and SVM are not suitable for the quantitative classification. So, in the quantitative classification studies; Feed forward, Elman and radial basis neural network structures were used only. The best results for the quantitative classification were obtained from the feed forward NN structure for the detection of the glucose and HbA1c level quantities. That is why, the feed forward NN structure was embeded in to the device. The study has been conducted in the scope of TUBITAK Project, No: 109E234: (Determination Of Glucose And HbA1c Values In Blood From Palm Perspiration in Diabetic and Healty People). Bu çalışmada, avuç içi terlemesinden insan kanındaki Glikoz ve HbA1c değerlerinin Destek Vektör Makineleri ve Yapay Sinir Ağları kullanılarak sınıflandırılması ve Yapay Sinir Ağları kullanılarak miktarsal tahmin edilmesi hedeflenmiştir. İnsanlardaki terleme miktarı bazı hastalıklardan dolayı değişime uğramaktadır. Terleme miktarını değiştiren etkenler arasında diyabet kaynaklı hastalıklar vardır. İnsanda sadece ayak altlarındaki ve avuç içlerindeki ter bezleri hem kandaki kimyasallar hem de sinir sistemi tarafından kontrol edilmektedir. Bu nedenle, bu çalışmada avuç içi terleme değişimlerinden elde edilen özniteliklere ek olarak sınıflandırma çalışmaları için yaş, vücut-kütle indeksi ve tansiyon parametreleri; miktar belirleme çalışmaları için de cinsiyet, yaş, kilo, boy, boy-kilo endeksi, büyük tansiyon, küçük tansiyon, nabız, ortam sıcaklığı, ortam nemi kullanılmıştır. Sınıflandırma çalışmalarında; Deneklerden alınan veriler hastane laboratuar test sonuçlarındaki açlık kan glikoz ve HbA1c parametrelerindeki teşhis değerlerine göre gruplandırılmıştır. Bu şekilde açlık kan glikoz ve HbA1c olmak üzere iki veri kümesi elde edilmiştir. Bu veri kümeleri terleme öznitelikleri ve diğer giriş parametreleri kullanılarak destek vektör makineleri ile sınıflandırılmıştır. Yapılan sınıflandırma uygulamaları sonucunda en iyi başarı avuç içi nem değişimlerinden elde edilen fark öznitelikleri ile elde edilmiştir. Bu sınıflandırmada en iyi sonuçlar destek vektör makineleri kullanılarak açlık kan glikoz veri kümesinde %82 sınıflandırma başarısı, HbA1c veri kümesinde ise %84 sınıflandırma başarısı elde edilmiştir. HbA1c ve Glikoz değerlerinin saptanması saf bir sınıflandırma çalışması olmamasına rağmen, çalışmanın ilk aşamasında sınıflandırma yaptık. Aslında, problem bir miktarsal sınıflandırma problemidir. Miktarsal sınıflandırma için LVQ ve PNN sinir ağı ve destek vektör makineleri yapı olarak uygun değildir. Bu yüzden, miktarsal sınıflandırmada; Sadece ileri beslemeli, Elman ve radyal temelli yapay sinir ağ yapıları kullanılmıştır. Miktarsal sınıflandırmada gliloz ve HbA1c seviye miktarları için en iyi sonuçlar ileri beslemeli 13 sinir ağı yapısından elde edilmiştir. Bu sebeple, cihaz içerisine ileri beslemeli sinir ağı yapısı gömülmüştür. Bu çalışma, 109E234 kodlu TÜBİTAK Projesi (Diyabetli Hastalarda ve Sağlıklı Kişilerde Avuç İçi Terlemesinden Kan Glikoz ve HbA1c Değerlerinin Belirlenmesi) kapsamında gerçekleştirilmiştir. Proje Grubu: TÜBİTAK EEEAG Proje Sayfa Sayısı: 93 Proje No: 109E234 Proje Bitiş Tarihi: 01.03.2013 Metin Dili: Türkçe
- Other research product . Other ORP type . 2015Open Access EnglishAuthors:Genişel, Mucip; Türk, Hülya; Erdal, Serkan; Genç, Ebru; Terzi, İrfan; Demir, Yavuz;Genişel, Mucip; Türk, Hülya; Erdal, Serkan; Genç, Ebru; Terzi, İrfan; Demir, Yavuz;Country: Turkey
In the present study, to determine the effects of β-estradiol on the ability of plants to tolerate lead toxicity, β-estradiol (10 µM) and lead (1.75 mM), singly or in combination, were exogenously applied to wheat seeds. Although lead resulted in a marked increase in the activities of antioxidant enzymes, including superoxide dismutase, guaiacol peroxidase, ascorbate peroxidase, and glutathione reductase (but not catalase), as well as an increase in the level of antioxidant compounds such as ascorbic acid and glutathione, this was insufficient to ameliorate the lead-induced oxidative injury or the superoxide anion, hydrogen peroxide, and malondialdehyde levels. However, β-estradiol was able to reduce the lead-induced oxidative damage and improved the antioxidant system. Similarly, β-estradiol reduced lead-induced α-amylase activity. The effects of lead toxicity on genetic material were also determined using the randomly amplified polymorphic DNA technique. While lead led to DNA damage in wheat seedlings, β-estradiol significantly mitigated this damage. Our element analysis results show that β-estradiol did not prevent lead uptake by roots, even it did stimulate the accumulation there. Taken together, our data demonstrate for the first time that β-estradiol-induced lead tolerance is associated with many biochemical and molecular mechanisms, including the antioxidant system, detoxification of reactive oxygen species, modulation of uptake and accumulation of lead, and protection of genetic material.
- Other research product . 2020Open Access TurkishAuthors:Aktaş, Ahmet; Çelik, Ahmet Ozan; Kırca, Veysel Şadan Özgür; Özkaymak, Mehmet; Şener, Arif Şenol;Aktaş, Ahmet; Çelik, Ahmet Ozan; Kırca, Veysel Şadan Özgür; Özkaymak, Mehmet; Şener, Arif Şenol;Publisher: TUBİTAKCountry: Turkey
Yenilenebilir Enerji Kaynakları?nın (YEK) önemi giderek artmakta ve enerji talebindeki payı giderek genislemektedir. Deniz, üzerinde rüzgâr enerjisi, yüzeyinde dalga enerjisi ve altında akıntı ve gelgit enerjisi bulunan dogal bir enerji kaynagıdır. Bu proje çalısmasında, açık deniz rüzgâr ve yüzeysel akıntı enerjisinden yararlanmak üzere yüksek potansiyelli bir güç üretim sistem imalatı gerçeklestirilmistir. Böylece açık deniz rüzgâr ve akıntı enerjisi kullanılarak Hibrit Güç Üretim Sistemi (HGÜS) kurulmustur. Deniz ve okyanus enerji çesidi de diger YEK?ı gibi kendine özgü güç üretim karakteristigi bulunmaktadır. Dogası geregi bu güç üretimi zamana baglı olarak süreklilik ve kararlılık arz etmemektedir. Ayrıca YEK?in dogası geregi kesintili ve kararsız olan bu enerji çesitlerinin sürekliligini saglamak için enerji depolama birimine ihtiyaç vardır. Günümüzde yaygın olarak kullanılan batarya teknolojileri yüksek enerji yogunluguna sahipken düsük güç yogunlukları mevcuttur. Yüksek güç yogunlugunu ise ultrakapasitör enerji depolama teknolojisi saglamaktadır. Böylece iki depolama birimi ile hibrit bir enerji depolama birimi olusturulmaktadır. Proje kapsamında HGÜS?e batarya ve ultrakapasitörden olusan Hibrit Enerji Depolama Sistemi (HEDS) eklemistir. Bu projenin amacı; açık deniz rüzgâr ve akıntı enerjilerinden hibrit güç üretim sistemi olusturmak, batarya ve ultrakapasitörden olusan hibrit enerji depolama sistemini entegre etmek, akıllı enerji yönetim algoritmasıyla talep tarafındaki güç ihtiyacını sürekli olarak karsılamak ve kaliteli elektrik üretmektir. Proje kapsamında hibrit güç üretim sisteminde bulunan açık deniz rüzgâr enerjisi için Darrieus ve akıntı enerjisi için Savonius kanat tasarımı ve üretimi gerçeklestirilmistir. Hibrit sistemin ilk olarak Matlab/Simulink ile simülasyon daha sonra deneysel çalısmaları yapılmıstır ve sonuçlar ayrıntılı olarak verilmistir. Proje kapsamında gelistirilen hibrit sistemin olası çalısma durumları belirlenerek bu sartlarda sistemin kararlı çalısmasını saglamak için özgün bir akıllı enerji yönetim algoritması gerçeklestirilmistir. Proje çalısması kapsamında elde edilen sonuçlarla, YEK?in kesintili yapısı enerji depolama birimleriyle kompanze edildigini gösterilmistir. Böylece talep tarafındaki enerji ihtiyacı sürekli ve kesintisiz olarak saglandıgı sonuçlarla birlikte gösterilmistir. Gelistirilen HGÜS, HEDS ve akıllı enerji yönetim algoritmasıyla literatüre katkı yapılması amaçlanmıstır. Sonuç olarak simülasyon ve deneysel çalısma sonuçları elde edilerek, yayımlanan makale, bildiri ve hazırlanan tez çalısmaları ile bilime ve teknolojiye katkılar saglanmıstır. Proje Grubu: TÜBİTAK EEEAG Proje Sayfa Sayısı: 181 Proje No: 117E767 Proje Bitiş Tarihi: 01.06.2020 Metin Dili: Türkçe
- Other research product . 2016Open Access TurkishAuthors:Üçgün, Serdar;Üçgün, Serdar;Publisher: Kütahya Dumlupınar Üniversitesi / Tıp FakültesiCountry: Turkey
EVB19 antibodies can recognize auto-antigens by using molecular mimicry mechanism. Besides in many published EVB19-related autoimmune diseases; polyspecific or organ-specific antibodies were reported. EVB 19 is accused in the pathogenesis of many diseases. Especially EVB19 is very important in the pathogenesis of autoimmune thyroid diseases. Thus in some case presentations; it was shown that EVB19 might be related with Hashimoto's thyroiditis. Although etiology of Graves disease and Hashimoto's thyroiditis is not known exactly; they are thought to occur as a result of interaction of genetic and environmental factors. Infections are one of the environmental factors which were alleged to be involved in the pathogenesis but this was not proved. Parvovirus B19, is a unproven viral agent, which was thought to play a role in pathogenesis. In this study; the prevalence of EVB19 was studied in autoimmune thyroid patients. This study was conducted on patients who were followed-up in the Endocrinology and Internal Medicine Polyclinics and who agreed to participate in the study. Total 90 individuals were counted in this study including 30 patients with Hashimoto's thyroiditis, 30 patients with Graves disease and 30 control individuals who were compatible in terms of age. EVB19 IgG-IgM was studied manually using immunological ELISA method and values were read in spectrophotometer. According to results of this study; there was no significant difference for Parvovirus B19 IgG-M levels between patients with autoimmune thyroid disease and control group. Anti erythrovirus B19 (EVB19) antikorlarının moleküler taklit mekanizması ile otoantijenleri tanıması mümkün olabilir. Ayrıca EVB19 ilişkili yayınlanmış birçok otoimmün hastalıkta polispesifik veya organ spesifik otoantikorlar rapor edilmiştir. EVB19 birçok hastalığın patogenezinde suçlanmıştır. EVB19 özellikle otoimmün tiroid hastalıkların patogenezinde önemli yer teşkil etmektedir. Nitekim yapılan bazı olgu sunumlarında EVB19'un hashimoto tiroiditi ile ilişkili olabileceği gösterilmiştir. Graves hastalığı ve Hashimoto tiroiditi etyolojisi tam olarak bilinmemekle birlikte genetik ve çevresel faktörlerin etkileşimleri sonucunda oluştuğu düşünülmektedir. Enfeksiyonlar, patogenezde rol aldığı iddia edilen, ancak kanıtlanamayan çevresel faktörlerdendir. Parvovirus B19, patogenezde rol aldığı düşünülen ancak kanıtlanamamış viral enfeksiyon ajanıdır.Bu çalışmada Otoimmün tiroid hastalarında EVB19 sıklığı araştırılmıştır. Çalışmamız, Endokrinoloji ve İç Hastalıkları Polikliniklerinde izlenen ve çalısmaya katılmayı kabul eden hastalarda gerçekleştirildi. Çalışmaya yaş bakımından uyumlu 30 Hashimoto tiroiditli, 30 Graves hastalığı olan, 30 kontrol olmak üzere 90 kişi alındı. EVB19 IgG-IgM immünolojik ELİSA yöntemi kullanılarak manuel olarak çalışıldı ve spektrofotometri cihazında değerleri okundu. Bu çalışmanın sonucunda otoimmün tiroid hastalığı olanların Parvovirus B19 İmmünglobulin G-M (IgG-M) düzeylerinde kontrol grubuna göre anlamlı fark bulunmadı.
- Other research product . Other ORP type . 2020Open Access TurkishAuthors:Aytun, Uğur; Özgüzel, Cem;Aytun, Uğur; Özgüzel, Cem;Publisher: Kütahya Dumlupınar ÜniversitesiCountry: Turkey
COVID-19 salgınının yaratacağı ekonomik tahribat ve politika yapıcılar tarafından ortaya atılan teşvik paketleri üzerine medyada oldukça yoğun bir tartışma söz konusu. Bir süredir gönüllü olarak evde kalma yoluyla çalışmalar sürüyor. Sosyal mesafelendirmenin salgının yayılmasının önlenmesi için en etkili yöntem olduğu göz önüne alındığında diğer birçok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de bu tedbirler sıkılaştırılarak sokağa çıkma yasağına gerek görülebilir. Temel gıda ve sağlık ihtiyaçlarını sağlayanlar dışında insanların evlerine kapanması durumunda, iktisadi işlerin de sekteye uğrayacağı aşikâr. Böyle bir durumda işlerin ne kadarı evden yürütülebilir? Biz bu yazıda virüsün yayılmasından sonra alınan sosyal mesafe tedbirleri (veya daha sıkı tedbirler) bağlamında Türkiye’de hangi mesleklerin evde yapılmaya müsait olduğunu, bunların bölgesel ve endüstriyel bazda nasıl farklılıklar gösterdiklerini ve ücretlerden aldıkları payları belirlemeye çalıştık. Bu çalışma mevcut şartların, meslek grupları, sektörler ve de bölgeler üstündeki olası etkileri hakkında bir fikir edinmeyi hedefledik.