Bu çalışmada bileşen yönelimli sistem geliştirme yaklaşımlarında süreç modeli kullanımını desteklemek üzere farklı kabiliyetler gerektiren bileşen yapıları önerilmektedir. Bu yapılar ile merkezi bir süreç denetimi sağlamak için sistemli bir yaklaşım ortaya konacaktır. Servis Odaklı Mimari’yi desteklemek üzere geliştirilen teknikler ve kabiliyetler, merkezi bir süreç modelini çalıştırılabilir bir sistemin ana unsuru olarak kullanmayı uygun hale getirmiştir. Bu mekanizma bileşen merkezli yaklaşımlar için de yararlı olacaktır. Bileşenlerin yayımlanan (published) ve gereken (required) arayüzleri bulunmaktadır ve bu arayüz tanımları ile hangi işlevleri verebileceklerinin yanı sıra hangi işlevlere ihtiyaç duyacakları belirtilebilmektedir. Bu mekanizmalar kullanılarak bileşenler arası işbirliği yapılabilmektedir. Ancak bir uygulama geliştirilirken yapılacak işlerin merkezi bir süreç güdümünde tetiklenmesini hedeflemekteyiz. Tümleştirme çabasını sistematik ve güvenilir bir şekilde yürütmek üzere bu tür bir yapı yararlı olacaktır. Bunun için de bileşenlerin ne zaman bir hizmet isteyecekleri ve bunun sonucunda diğer bir bileşenin ne zaman bir hizmeti vereceğinin merkezi bir süreç tarafından eşgüdüm açısından yönetilmesi gerekecektir. Bu çalışmada önerilen bileşen yapıları ile bileşenlerin gereken arayüzlerindeki işlevler dışarıdan etkinleştirilme kabiliyeti ile donatılmakta ve merkezi bir süreç denetimini destekler hale getirilmektedir. Karmaşık sistemlerin tümleştirme yolu ile çabuk geliştirilmesini hedefleyen yaklaşım, mesaj trafiği gibi verim düşürücü parametrelerin önemli olacağı durumları hedeflememektedir. Çalışma bir örnek üzerinden önerilen mimariyi sunmaktadır. 11th Turkish National Software Engineering Symposium, UYMS 2017 -- 18 October 2017 through 20 October 2017 -- -- 131664 Alanya Municipality;Havelsan;Idea Teknoloji Cozumleri;Turkcell
<script type="text/javascript">
<!--
document.write('<div id="oa_widget"></div>');
document.write('<script type="text/javascript" src="https://www.openaire.eu/index.php?option=com_openaire&view=widget&format=raw&projectId=od______4723::32b93b6dff03a898dbf2dd8767121d10&type=result"></script>');
-->
</script>
citations | 0 | |
popularity | Average | |
influence | Average | |
impulse | Average |
<script type="text/javascript">
<!--
document.write('<div id="oa_widget"></div>');
document.write('<script type="text/javascript" src="https://www.openaire.eu/index.php?option=com_openaire&view=widget&format=raw&projectId=od______4723::32b93b6dff03a898dbf2dd8767121d10&type=result"></script>');
-->
</script>
Culinary culture, which has had a great importance from the past to the present, stands out much more today as the concept of gastronomy. Although the concept of gastronomy is mostly known as cooking beautiful food and producing delicious products, it also bears traces from the history and culture of the region where it is located. Having a rich cultural heritage in terms of gastronomy, three cities of our country have been included in the "Creative Cities" network in the field of gastronomy by UNESCO (United Nations Educational, Scientific and Cultural Organization). These cities (Gaziantep, Hatay, Afyonkarahisar) find their place in the list with their unique tastes from each other. Hatay, one of these cities, has a deep-rooted culinary culture that has reached from the past to the present with the influence of its religious and cultural richness and natural beauties formed by the fact that it has hosted many civilizations. In the literature review on Hatay province, culinary culture, local food and beverages, UNESCO city of gastronomy, the influence of religious and ethnic structures on Hatay gastronomy, etc. studies have been found on many subjects. However, in the literature review, no scientific studies on the main subject of Hatay street flavors have been found. The aim of this research, which was set out to complete this gap in the literature, is to investigate the street tastes of Hatay province and to reveal the opinions and perceptions of local people, street food vendors and gastronomy stakeholders about street tastes. Mixed (quantitative and qualitative) method was used as the data collection method in the research, and the relevant data collected from local residents, street food vendors and gastronomy stakeholders were evaluated by Triangulation method. As a result of the evaluations of the data obtained, it has been concluded that Hatay Street tastes appeal to people of all ages and come to the fore with their taste. In addition, according to mobile street food vendors, gastronomy stakeholders and local people, street food is seen as a cultural heritage for Antakya. It has been concluded that the three prominent Antakya Street delicacies are Antakya Simidi, Haytali and Damask dessert. In addition, it was found that the product-price perception of street tastes was in a good direction by the participants and was worth the money paid. On the other hand, as a result of the research, the participants remained undecided about hygiene and safety in street flavors. Another detected finding is that the feeling towards street tastes changes significantly according to people's age and marital status. Accordingly, street tastes are preferred and consumed more by young people. What is necessary about hygiene hygiene, customer relations, etc. providing trainings, standardizing the taste, quality and presentation style of street delicacies, as well as dressing mobile street flavor vendors, carts and stands in a profession-specific way are important for the sustainability of street flavors Geçmişten günümüze kadar büyük bir öneme sahip olan mutfak kültürü, günümüzde gastronomi kavramı olarak çok daha fazla öne çıkmaktadır. Gastronomi kavramı çoğunlukla, güzel yemek pişirmek ve lezzetli ürünler ortaya çıkarmak olarak bilinse de bulunduğu bölgenin tarihi ve kültüründen de izler taşımaktadır. Gastronomi açısından zengin bir kültürel mirasa sahip olan ülkemizin UNESCO (United Nations Educational, Scientific and Cultural Organization) tarafından gastronomi dalında "Yaratıcı Şehirler" ağına üç şehri dâhil edilmiştir. Bu şehirler (Gaziantep, Hatay, Afyonkarahisar) birbirinden eşsiz lezzetleri ile listede kendilerine yer bulmaktadır. Bu şehirlerden birisi olan Hatay; birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olması ile oluşan dini ve kültürel zenginliği ve doğal güzelliklerinin de etkisiyle geçmişten günümüze kadar ulaşmış köklü bir mutfak kültürüne sahiptir. Hatay ili üzerine yapılan literatür taramasında mutfak kültürü, yöresel yiyecek ve içecekler, UNESCO gastronomi şehri, dini ve etnik yapıların Hatay gastronomi üzerindeki etkisi vb. birçok konuda çalışmalara rastlanmıştır. Fakat literatür taramasında, ana konusu Hatay sokak lezzetleri üzerine olan herhangi bir bilimsel çalışmaya rastlanılmamıştır. Literatürdeki bu boşluğu tamamlamak için yola çıkılan bu araştırmanın amacı Hatay iline ait sokak lezzetlerini araştırmak, sokak lezzetlerine ilişkin yerel halk, seyyar sokak lezzeti satıcıları ve gastronomi paydaşlarının görüş ve algılarını ortaya koymaktır. Araştırmada veri toplama yöntemi olarak karma (nicel ve nitel) yöntem kullanılmış olup, ilgili veriler yerel halk, seyyar sokak lezzeti satıcıları ve gastronomi paydaşlarından toplanan veriler üçgenleme (Triangulation) yöntemi ile değerlendirilmiştir. Elde edilen verilerin değerlendirmeler sonucunda Hatay Sokak lezzetlerinin her yaştan insana hitap ettiği ve lezzetiyle ön plana çıktığı sonucuna ulaşılmıştır. Bunun yanı sıra seyyar sokak yemeği satıcıları, gastronomi paydaşlarına ve yerel halka göre sokak lezzetleri Antakya için kültürel bir miras olarak görülmektedir. Öne çıkan üç Antakya Sokak lezzetleri, Antakya Simidi, Haytalı ve Şam tatlısı olduğu sonucunu ulaşılmıştır. Bunun yanı sıra sokak lezzetlerin ürün-fiyat algısının katılımcılar tarafından iyi yönde olduğu ve ödenen paraya değer olduğu görülmüştür. Diğer yandan araştırma sonucunda katılımcılar, sokak lezzetlerinde hijyen ve güvenlik konusunda kararsız kalmıştır. Bir başka tespit edilen bulgu ise sokak lezzetlerine karşı hissedilen duygunun insanların yaşına ve medeni durumuna göre anlamlı yönde değiştiğidir. Buna göre sokak lezzetleri gençler tarafından daha çok tercih edilmekte ve tüketilmektedir. Hijyen konusunda gerekli olan hijyen, müşteri ilişkileri vb. eğitimlerin verilmesi sokak lezzetlerinin ayrıca tadının, kalitesinin ve sunuş tarzının standart hale getirilmesi, seyyar sokak lezzeti satıcıları, arabaları ile stantlarının mesleğe özgü şekilde giydirilmesi sokak lezzetlerinin sürdürülebilirliği açısından önem arz etmektedir
<script type="text/javascript">
<!--
document.write('<div id="oa_widget"></div>');
document.write('<script type="text/javascript" src="https://www.openaire.eu/index.php?option=com_openaire&view=widget&format=raw&projectId=od______4723::2aa017f3798e5ab9a7ad5947124ec31c&type=result"></script>');
-->
</script>
Green |
citations | 0 | |
popularity | Average | |
influence | Average | |
impulse | Average |
<script type="text/javascript">
<!--
document.write('<div id="oa_widget"></div>');
document.write('<script type="text/javascript" src="https://www.openaire.eu/index.php?option=com_openaire&view=widget&format=raw&projectId=od______4723::2aa017f3798e5ab9a7ad5947124ec31c&type=result"></script>');
-->
</script>
Many countries devote an increasing proportion of their economic resources to produce and provide health care services. Looking at the written economic literature, it can be seen that although there is work on convergence in health expenditures, these studies are generally based on linearity assumption. In this study, the validity of the convergence hypothesis on the public, private and total per capita health expenditures are analyzed by non-linear panel unit root tests in a sample of 18 OECD countries, covering Turkey, over the period 1979-2016. The fmdings of the analysis show that the convergence hypothesis is valid only for private per capita health expenditure. WOS: 000488269100005
<script type="text/javascript">
<!--
document.write('<div id="oa_widget"></div>');
document.write('<script type="text/javascript" src="https://www.openaire.eu/index.php?option=com_openaire&view=widget&format=raw&projectId=tubitakulakb::dd231e764da081b2568a3081d3d94f1f&type=result"></script>');
-->
</script>
Green | |
gold |
citations | 0 | |
popularity | Average | |
influence | Average | |
impulse | Average |
<script type="text/javascript">
<!--
document.write('<div id="oa_widget"></div>');
document.write('<script type="text/javascript" src="https://www.openaire.eu/index.php?option=com_openaire&view=widget&format=raw&projectId=tubitakulakb::dd231e764da081b2568a3081d3d94f1f&type=result"></script>');
-->
</script>
Bu çalışmada balıkçılık yönetiminin önemli bir konusu olan ıskarta ölümlerini tahmin ve etkileyen faktörler üzerine ticari ve deneysel bir dizi çalışma yapılmıştır. Ticari trol operasyonlarında ölüm oranları ve basınç tedavisinin yaşama oranına etkisi gözlemlenmiştir. Sanal balıkçılık denemeleri ise kontrollü şartlarda doğadan temin edilen canlı balıklar kullanılarak balık davranışları laboratuvarında gerçekleştirilmiştir. Bu iki farklı çalışmada bir balıkçılık operasyonu sonrasında yaşam oranı, akut ölüm oranı ve gecikmiş ölüm oranı tahmin edilmiştir. Yaşama oranına etki eden temel faktörler, balık davranışı, basınç değişikliği, trol çekim hızı ve deniz suyu sıcaklığı olarak tespit edilmiştir. Bu faktörler, farklı türler üzerinde farklı etkiler göstermiştir.Deneysel ve deniz çalışmaları sonucunda elde edilen yaşama ve ölüm oranları biyokimyasal kan parametreleriyle desteklenmiştir. Yaşama oranına etki eden faktörlerin oluşturduğu stresin seviyesi kan serumundaki kortizol, T3 ve T4 hormon miktarları incelenerek tespit edilmiştir.Çalışmada, basınç tedavisi uygulandığında türlerin yaşama oranının daha yüksek olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Laboratuvarda yapılan trol simülasyonu ve akıntı kanalı denemelerinde farklı deniz suyu sıcaklığı ve trol çekim hızına göre davranış bozukluğu ve 24 saat süreyle canlı kalma oranları tespit edilmiştir. Bu çalışmalarda E. costae, E. aeneus, E. marginatus türlerinin ağ içinde veya akıntı kanalında yüzmedikleri ve dolayısıyla yorulmayarak canlı kaldıkları görülmüştür. L. mormyrus ve S. aurata yüksek yüzme performansı göstermiş ve tekrar suya bırakıldıklarında önemli ölçüde canlı kalabilecekleri sonucuna ulaşılmıştır.Bu tez çalışması ıskartanın yaşama oranlarının sürdürülebilir balıkçılık ve stok yönetimi için önemli bir konu olduğunu ortaya koymuştur. Ayrıca balıkçılık operasyonları sonrası tekrar denize atılan ıskartanın yaşaması, balıkçılık ekonomik kayıpları ve sorumlu çevre yaklaşımı için önemli bir husustur. In this study, a series of commercial and experimental studies were carried out on factors that predict and affect the discard mortality, an important issue of fisheries management. The effects of mortality rates and pressure treatment on survival rate were observed in commercial trawl operations. Virtual fishing experiments were carried out in laboratory using live fish from the nature under controlled conditions. In these two different studies, survival rate, acute mortality and delayed mortality were estimated after a fishing operation. The main factors affecting the survival rate, fish behavior, pressure changes, trawling speed and seawater temperature. These factors showed different effects on different species.The survival and mortality rates obtained as a result of experimental and marine studies were supported by biochemical blood parameters. The level of stress caused by factors affecting survival rate was determined by examining the amounts of cortisol, T3 and T4 hormones in the blood serum.In the study, when pressure treatment was applied, the survival rate of the species was higher. In the trawl simulation and flow channel experiments, different sea water temperatures and behavioral impairment according to trawling speed and survival rates for 24 hours were determined. In these experiments, E. costae, E. aeneus, E. marginatus did not float in the net or in the flow channel and thus they were found to be alive without fatigue. L. mormyrus and S. aurata showed high swimming performance and were able to survive to a considerable extent when released to the water.This thesis study showed that the discard survival rate is an important issue for sustainable fisheries and stock management. In addition, the survival of discarded fish released into the sea after fishing operations is an important issue for fisheries economic losses and responsible environmental approach. 101
<script type="text/javascript">
<!--
document.write('<div id="oa_widget"></div>');
document.write('<script type="text/javascript" src="https://www.openaire.eu/index.php?option=com_openaire&view=widget&format=raw&projectId=od______4723::7c70cdff5583591eab8d8179d5f5bbab&type=result"></script>');
-->
</script>
Green |
citations | 0 | |
popularity | Average | |
influence | Average | |
impulse | Average |
<script type="text/javascript">
<!--
document.write('<div id="oa_widget"></div>');
document.write('<script type="text/javascript" src="https://www.openaire.eu/index.php?option=com_openaire&view=widget&format=raw&projectId=od______4723::7c70cdff5583591eab8d8179d5f5bbab&type=result"></script>');
-->
</script>
Akarsu yapılarında katı madde miktarının doğru bir şekilde tahmin edilmesi, su kaynaklarının mühendislik çalışmalarında belirgin bir öneme sahip olup, bu yapıların hassas bir şekilde tasarım ve projelendirilmesine bağlıdır. Katı madde miktarı doğru analizlerle belirlenmediği takdirde su alma yapıları ve barajlar kısa sürede ekonomik ömrünü tamamlayabilir. Bu da verimlilik ve maliyet açısından olumsuz sonuçlar doğurur. Çoğunlukla katı madde miktarı gözlem istasyonlarından yapılan ölçümlerle, katı madde anahtar eğrisi, yapay zekâ modelleme yöntemleri ve kullanılan katı madde denklemlerinden faydalanılarak belirlenmektedir. Bu çalışmada Missouri nehrindeki Nebraska eyaleti Omaha istasyonunda 2011-2017 yılları arasında ölçülen nehir debisi, hava sıcaklığı, yağış gibi hidro-meteorolojik parametreler kullanılarak katı madde miktarı tahmin modellemesi yapılmıştır. Katı madde miktarının tahmini için; katı madde anahtar eğrisi (KMAE) ve literatür de yapay zekâ yöntemleri arasında yer alan radyal taban fonksiyonlu destek vektör makineleri (DVM-RTF), polinom çekirdek fonksiyonlu destek vektör makineleri (DVM-PÇF) ve genelleştirilmiş regresyon yapay sinir ağı (GRYSA) kullanılmıştır. Bu modeller kendi içinde korelasyon katsayısı (R), ortalama karesel hataların karekökü (KKOH), mutlak ortalama hata (MOH) kullanılarak karşılaştırma yapılmıştır. Ölçüm ve model sonuçları karşılaştırıldığında, radyal taban fonksiyonlu destek vektör makineleri (DVM-RTF), polinom çekirdek fonksiyonlu destek vektör makineleri (DVM-PÇF) ve genelleştirilmiş regresyon yapay sinir ağı (GRYSA) modellemeleri nehirlerdeki katı madde miktarının tahmininde uyumlu sonuçlar vermiştir. DVM-RTF, DVM-PÇF ve GRYSA modelleri klasik yöntemlere alternatif olarak sunulabilir. Accurate estimation of sediments content in river structures has a significant importance in engineering studies of water resources and depends on the precise design and projecting of these structures. If the amount of sediments is not determined by the correct analysis, water intake structures and dams can complete their economic life in a short time. This has negative consequences in terms of productivity and cost. The amount of sediments is mostly determined by measurements from observation stations, sediment key curve, artificial intelligence modeling methods and solids equations used. In this study, the estimation of the sediments content was performed by using hydro-meteorological parameters such as river flow, air temperature and precipitation measured between 2011-2017 years at Omaha Station in Nebraska State, Missouri. For the estimation of sediment amount, sediment rating curve (SRC) and support vector machines- radial basis function (SVM-RBF), support vector machines-polynomial kernel (SVM-PK) and generalized regression neural network (GRNN) which are among the artificial intelligence methods in literature are used. These models were compared by using correlation coefficient (R), root of mean square errors (RMSE) and absolute mean error (MAE). When the measurement and model results were compared, support vector machines- radial basis function (SVM-RBF), support vector machines-polynomial kernel (SVM-PK) and generalized regression neural network (GRNN) models gave consistent results in the estimation of sediments content in rivers. SVM-RBF, SVM-PK and GRNN models can be offered as an alternative to classical methods. 90
<script type="text/javascript">
<!--
document.write('<div id="oa_widget"></div>');
document.write('<script type="text/javascript" src="https://www.openaire.eu/index.php?option=com_openaire&view=widget&format=raw&projectId=od_____10208::1ff4b8b3c930dd8af71560dd136b0df3&type=result"></script>');
-->
</script>
Green |
citations | 0 | |
popularity | Average | |
influence | Average | |
impulse | Average |
<script type="text/javascript">
<!--
document.write('<div id="oa_widget"></div>');
document.write('<script type="text/javascript" src="https://www.openaire.eu/index.php?option=com_openaire&view=widget&format=raw&projectId=od_____10208::1ff4b8b3c930dd8af71560dd136b0df3&type=result"></script>');
-->
</script>
Bu çalışmada başlangıç ortalama canlı ağırlıkları 0,88±0,36 g olan sazan (Cyprinus carpio) yavrularının %0, 0,5, 1,0 ve 1,5 oranlarında kekik (Thymus vulgaris) yağı ilave edilmiş yemlerle beslenmesinin büyüme ve gelişme üzerine etkilerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Araştırma 3 tekerrürlü olarak 12 adet tankta 84 gün süreyle gerçekleştirilmiştir. Deneme sonunda gruplara ait büyüme parametreleri, yem değerlendirme oranları, yaşama oranları, besin madde bileşenleri ile karaciğer ve ince bağırsak histolojileri karşılaştırılmıştır. En iyi canlı ağırlık ortalaması %0,5 kekik yağı ilaveli yem ile beslenen gruptan elde edilirken (6,93±2,23) en düşük canlı ağırlık kazancı %1,5'luk grupta (6,46±2,56) gözlenmiştir (p<0,05). Yem değerlendirme ve yaşama oranları bakımından gruplar arasında önemli bir farklılık olmadığı (p>0,05) tespit edilmiştir. Besin madde bileşen analizlerinin gruplar arasında farklılık göstermemiş olması ve tüm gruplardaki karaciğer ile ince bağırsak dokularının normal morfolojide bulunmuş olması, kekik yağının denemede kullanılan oranlarda sazanların sağlığına olumsuz bir etki göstermediğini ortaya koymuştur. Ancak büyüme performansı verileri ile birlikte değerlendirildiğinde düşük dozların kullanılmasının önerilebilir olduğu sonucuna varılmıştır. In this research, it was targetted to determine the effects of different levels of dietary thyme (Thymus vulgaris) oil, 0, 0.5, 1,0 and 1.5%, on growth of the carp (Cyprinus carpio) fry (initial average live weights of 0.88±0.36 g). The trial was carried out in 12 tanks for 84 days in 3 replicates. At the end of the study, growth parameters, feed conversion ratios, survival rates, proximate compositions, and liver and small intestine histology of the groups were compared. The highest mean live weight was obtained from the group fed with 0.5% thyme oil supplement (6.93±2.23) and the lowest live weight gain was observed in the 1.5% group (6.46±2.56) (p<0.05). There was no significant difference between the groups in terms of feed conversion and survival rates (p> 0.05). The fact that the proximate analyzes did not differ between the groups and that the liver and small intestine tissues in all groups were found in normal morphology revealed that thyme oil did not adversely affect the health status of the carp at the rates used in the research. However, it was suggested that it would be advisable to use low doses when combined with growth performance results. 58
<script type="text/javascript">
<!--
document.write('<div id="oa_widget"></div>');
document.write('<script type="text/javascript" src="https://www.openaire.eu/index.php?option=com_openaire&view=widget&format=raw&projectId=od_____10208::8ffe9e75b6f28c6ab3925ba6ccec906b&type=result"></script>');
-->
</script>
Green |
citations | 0 | |
popularity | Average | |
influence | Average | |
impulse | Average |
<script type="text/javascript">
<!--
document.write('<div id="oa_widget"></div>');
document.write('<script type="text/javascript" src="https://www.openaire.eu/index.php?option=com_openaire&view=widget&format=raw&projectId=od_____10208::8ffe9e75b6f28c6ab3925ba6ccec906b&type=result"></script>');
-->
</script>
A key factor in ensuring sustainable occupational health and safety culture is an established occupational health and safety culture. Occupational health and safety culture is the whole set of behaviors feeling all over the organization in terms of approach, perception, behavior, commitment. Proactive, that is to say, `the accident without seeing the missing and healing` approach. In order to establish a proactive environment approach, the concept should be supported by national / internationally accepted practices and specific methods. The iron and steel sector is in the category of `dangerous work` in the Communique on Workplace Hazard Classes for Occupational Health and Safety and is a very risky group due to the intense working conditions. For this reason, H&S studies are becoming more important. In this study; Especially to change insecure behaviors is to constantly check up to observation and feedback and change of behaviors after training and afterwards in connection with reinforcing safe behaviors. It is the last point where employees are warning each other about insecure approaches and work, that safety behavior is not a `natural drive`, but that every employee wakes up each other. Various materials can be used at this stage. For example; trying to make determinations about unsafe behaviors and / or situations with (more) eyes at a certain point in the organization. In this way, many employees wearing OHS glasses are provided and serious improvements can be made. Another case study is the study of the reports of the insufficiently cheap unsafe conditions and behaviors which are termed `near miss`. According to the accident results and statistical results in the iron and steel sector; It has been determined that accidents are mainly caused by malpractice and unsuitable methods. Therefore, internationally accepted systematics can be systematically determined and followed up by adaptation to the culture of the sector, systematically determined and followed to obtain safety cultures within 5-10 years and thus 70-80% It has been shown that a proactive and sustainable OHS approach can achieve the `0` accident target. The basic premise of the prepared thesis is vocational knowledge and field experiences. Sürdürülebilir İSG kültürünün sağlanmasında temel faktör yerleşmiş bir İSG kültürüdür. İSG kültürü, organizasyonun tamamında, yaklaşım, algılama, davranış, taahhüt boyutunda tepeden tırnağa hissedilen, organizasyonun her noktasına etki eden yerleşik davranışlar-algılar bütünüdür. Elde edilen Proaktif yani `kaza yaşanmadan eksiği gören ve iyileştiren` yaklaşımdır. Proaktif İSG yaklaşımının yerleşmesi için kavramın altının ulusal/uluslararası kabul gören uygulamalar ve spesifik yöntemler ile desteklenmesi gerekmektedir. Demir Çelik sektörü İş Sağlığı ve Güvenliğine İlişkin İşyeri Tehlike Sınıfları Tebliğinde `çok tehlikeli işler` sınıfında olup, çalışma koşullarının ağır olması sebebiyle çok riskli grup içine girmektedir. Bu nedenle İSG çalışmaları daha da önem kazanmaktadır. Bu çalışmanın amacı; özellikle güvensiz davranışların değiştirilmesi güvenli davranışların pekiştirilmesi ile ilgili olarak eğitim ve sonrasında gözlem ve geri bildirim ile davranış değişikliğine kadar sürekli kontrol edilmesidir. Çalışanların, birbirlerini emniyetsiz yaklaşımlar ve çalışmalar konusunda uyardıkları, emniyetli davranışın `doğal dürtü` olarak değil, her çalışanın birbirini uyardığı faza geçilmesi istenen son noktadır.Bu çalışmada, organizasyonun belirli bir noktasında görevli çalışanlarla birlikte (daha fazla göz ile) emniyetsiz davranışlar ve/veya durumlarla ilgili tespitler yapılmıştır. Bu sayede İSG gözlüğü giyen birçok çalışanın katılımı sağlanmış ve ciddi iyileştirmeler yapılmıştır. Aynı zamanda `ramak kaldı` olarak tabir edilen ve halk arasında `ucuz atlattım`, `kıl payı kurtuldum` olarak nitelenen, sonunda kaza ya da hasar yaşanmamış ucuz atlatılmış emniyetsiz durum ve davranışların raporlanması çalışılmıştır. Sonuç olarak; kazaların ağırlıklı olarak davranış hatalarından ve uygun olmayan metotlardan gerçekleştiği tespit edilerek yaklaşık 5-10 sene içerisinde güvenlik kültürünün sağlanabileceği ve dolayısıyla % 70-80 oranında kalıcı iyileştirme sağlanabileceği, hatta devamında ise proaktif ve sürdürülebilir bir İSG yaklaşımının `0` kaza hedefine ulaşılabileceği gösterilmiştir. Bu tez çalışmasının temel dayanağı mesleki bilgi ve saha deneyimleridir. 98
<script type="text/javascript">
<!--
document.write('<div id="oa_widget"></div>');
document.write('<script type="text/javascript" src="https://www.openaire.eu/index.php?option=com_openaire&view=widget&format=raw&projectId=od______4723::42c2d63ce08e56d6155f6acc2f6bd0f5&type=result"></script>');
-->
</script>
Green |
citations | 0 | |
popularity | Average | |
influence | Average | |
impulse | Average |
<script type="text/javascript">
<!--
document.write('<div id="oa_widget"></div>');
document.write('<script type="text/javascript" src="https://www.openaire.eu/index.php?option=com_openaire&view=widget&format=raw&projectId=od______4723::42c2d63ce08e56d6155f6acc2f6bd0f5&type=result"></script>');
-->
</script>
In the continuous billet casting process known as an important steel production process, many variables can coexist. It is important to use the appropriate parameters in the production of billets which can be accepted as semi-finished products. In order to meet the quality requirements in continuous billet casting production activities, researches have been carried out on subjects such as steel analysis, refractory materials and continuous casting parameters.When the final product (billet) produced in the continuous billet casting process is examined, steel quality, refractory materials used, plant equipments, operational applications, etc. Various defects have been observed depending on the parameters.In this thesis, product defects that occur in the production of billet; `Internal structure defects`, `surface quality and surface defects` and `shape and size defects` have been grouped into three main categories and investigated. The billet material produced in the continuous casting plant; production quantity, quality and defect distribution of these products. Defects on macro and micro structures were examined on the billet samples. In order to investigate inclusion defects in samples with high production quantities, an optical microscope and SEM image were taken and EDS analysis was performed. In addition, the EDS analysis of the SEM image was performed on the white powder defect.As a result of the study, it has been seen that the parameters of continuous casting process and liquid steel in continuous billet casting defects are reflected in the quality results. Önemli bir çelik üretim prosesi olarak bilinen sürekli kütük döküm yönteminde, birçok değişken bir arada bulunabilmektedir. Yarı mamül olarakta kabul edilebilen kütük üretiminde uygun parametrelerin kullanılması önemlidir. Sürekli kütük döküm üretim faaliyetlerinde kalite ihtiyaçlarının karşılanabilmesi için çelik analizi, refrakter malzeme ve sürekli döküm parametreleri gibi konular üzerinde araştırmalar yapılmıştır.Sürekli kütük döküm prosesinde üretilen nihai ürün (kütük) incelendiğinde; çelik kalitesi, kullanılan refrakter malzemeler, tesis ekipmanları, operasyonel uygulamalar v.b parametrelere bağlı olarak farklı kusurların oluştuğu görülmüştür. Bu tez çalışmasında kütük üretiminde meydana gelen ürün kusurları; `iç yapı kusurları`, `yüzey kalitesi ve yüzey kusurları` ile `şekil ve ebat kusurları` olmak üzere üç ana başlık altında gruplandırarak, araştırılmıştır. Sürekli döküm tesisinde üretimi yapılan kütük malzemesinin; üretim miktarı, kalite ve kusur açısından dağılımları incelenmiştir. Kütük numuneleri üzerinde makro ve mikro yapılarda kusur incelemeleri yapılmıştır. Yüksek üretim miktarına sahip kaliteden alınan numunelerdeki inklüzyon kusurunun incelenmesi amacı ile optik mikroskop ve SEM görüntüsü alınmış ve EDS analizi yapılmıştır. Ayrıca, beyaz toz kusuru üzerinde SEM görüntüsünden alınan EDS analizi yapılmıştır.Yapılan çalışma sonucunda, sürekli kütük döküm kusurlarında sıvı çelik ve sürekli döküm prosesi parametrelerinin etkili olduğu ve kalite sonuçlarına yansıdığı görülmüştür. 77
<script type="text/javascript">
<!--
document.write('<div id="oa_widget"></div>');
document.write('<script type="text/javascript" src="https://www.openaire.eu/index.php?option=com_openaire&view=widget&format=raw&projectId=od_____10208::69cbf63d5ae9ebc0458a2f533e00f14d&type=result"></script>');
-->
</script>
Green |
citations | 0 | |
popularity | Average | |
influence | Average | |
impulse | Average |
<script type="text/javascript">
<!--
document.write('<div id="oa_widget"></div>');
document.write('<script type="text/javascript" src="https://www.openaire.eu/index.php?option=com_openaire&view=widget&format=raw&projectId=od_____10208::69cbf63d5ae9ebc0458a2f533e00f14d&type=result"></script>');
-->
</script>
The Belt and Road Initiative, which was announced by the Chinese President Xi Jinpin in 2013, has been a revitalization project of the Silk Road in its modern form since ancient times. With this project, China aims to create an alternative structure to the international system in all western-centered fields, especially in the economy, social and cultural fields. Within the scope of the Belt and Road Initiative project, the Economic Belt of the landconnected Silk Road and the Maritime Silk Road are evaluated together. This project is of great importance for China, as the project will increase the trade volume between China and the regional economies. Within the scope of this project, “Trade Facilitation Agreements” are made between China and the party countries, and the focus of these agreements is developing around the logistics sector. Türkiye is of critical importance in the Belt and Road Initiative project, as it has both land and sea connections. Türkiye, which has important trade and transportation corridors with its proximity to three continents and its geostrategic location, has started to take the necessary steps to obtain maximum benefit from this initiative. In this context, efforts are made to develop logistics infrastructure and make trade easy and sustainable through legal agreements. The main purpose of this study is to examine the effects of the Belt and Road project on the logistics sector in Türkiye. In this context, a qualitative research process was carried out and a broad perspective was tried to be gained through literature review and semi-structured interviews. Research findings include evaluations to draw a framework for national logistics strategies to maximize the benefit to be obtained from the project within the framework of the development goals of Türkiye, which has strategic importance in the Belt and Road Initiative. Çin hükümet başkanı Xi Jinpin tarafından 2013 yılında duyurulan Kuşak ve Yol Girişimi, geçmiş tarihlerden bu yana İpek Yolu’nun, modern hali ile yeniden canlandırma projesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu proje ile Çin özellikle ekonomi, sosyal ve kültürel alanlar başta olmak üzere batı merkezli tüm alanlarda uluslararası sisteme alternatif bir yapı oluşturmayı amaçlamaktadır. Kuşak ve Yol Girişim projesi kapsamında kara bağlantılı İpek Yolu’nun Ekonomik Kuşağı ve Deniz İpek Yolu bir arada değerlendirilmektedir. Projenin Çin ve bölge ekonomileri ile arasındaki ticaret hacminde arttıracağından, bu projenin Çin açısından önemi oldukça büyüktür. Bu proje kapsamında Çin ile taraf ülkeler arasında “Ticaretin Kolaylaştırılması Anlaşmaları” yapılmakta ve bu anlaşmaların odağı lojistik sektörü etrafında gelişmektedir. Türkiye, Kuşak ve Yol Girişimi projesinde hem kara hem deniz yolu bağlantılarına sahip olmasıyla kritik bir önem arz etmektedir. Üç kıtaya yakınlığı ve jeostratejik konumu ile önemli ticaret ve ulaşım koridorlarına sahip olan Türkiye, bu girişimden azami fayda sağlayabilmek için gerekli adımları atmaya başlamıştır. Bu bağlamda lojistik altyapının geliştirilmesi ve hukuki anlaşmalar ile ticaretin kolay ve sürdürülebilir olması için çaba gösterilmektedir. Bu çalışmanın temel amacı Kuşak Yol projesinin Türkiye’deki lojistik sektörü üzerine etkilerini incelemektir. Bu bağlamda nitel araştırma süreci yürütülerek literatür taraması ve yarı yapılandırılmış mülakatlar yoluyla konuya geniş bir bakış açısı kazandırılmaya çalışılmıştır. Araştırma bulguları, Kuşak ve Yol Girişiminde stratejik öneme sahip olan Türkiye’nin kalkınma hedefleri çerçevesinde projeden sağlayacağı faydayı maksimize etmek için ulusal lojistik stratejilerine ait bir çerçeve çizmeye yönelik değerlendirmeleri kapsamaktadır.
<script type="text/javascript">
<!--
document.write('<div id="oa_widget"></div>');
document.write('<script type="text/javascript" src="https://www.openaire.eu/index.php?option=com_openaire&view=widget&format=raw&projectId=od______4723::5d4f6d64fba8f04c052346ca76e9005c&type=result"></script>');
-->
</script>
Green |
citations | 0 | |
popularity | Average | |
influence | Average | |
impulse | Average |
<script type="text/javascript">
<!--
document.write('<div id="oa_widget"></div>');
document.write('<script type="text/javascript" src="https://www.openaire.eu/index.php?option=com_openaire&view=widget&format=raw&projectId=od______4723::5d4f6d64fba8f04c052346ca76e9005c&type=result"></script>');
-->
</script>
The conditions that a foundation must be provided are that it can safely carry the loads transferred from the structure, it does not deform above the limits, it is durable and its properties do not change with the effect of climatic conditions. In order to provide these conditions, it is necessary to create a geotechnically qualified soil environment. Geotechnically qualified environment is obtained by applying various improvement methods to the soil. The geocell used for soil improvement purposes, interlocks with the filling material placed inside it due to friction, spreading the loads better and reducing the settlements. In this study, the effects of soil type, foundation geometry and size, geocell type and the vertical distance of the geocell from the soil surface on the bearing capacity were investigated in soils reinforced with geocells. For this purpose, three different soil types with 0-5 mm, 5-12 mm and 0-16 mm particle diameter sizes and two different geocells with 21x24.5x10 cm and 28x34x10 cm cell sizes were used in the plate loading tests conducted in the field environment. A total of six different model foundations with circular and square sections were used in the tests in which the effect of soil type was examined. It was determined that coarse-grained soil provides an average of 1.2 times more bearing capacity than soils with smaller particle sizes. With the decrease in cell size in the geocell, an approximately 4.03% increase in bearing capacity was obtained. Also, it was determined that the settlement values decreased with the increase in the number of cells per unit area. Yapıdan aktarılan yükleri güvenle taşıması, limitlerin üstünde deformasyon yapmaması, dayanıklı olması ve iklim koşullarının etkisiyle özelliklerinin değişmemesi bir temel zemininin sağlanması gereken şartlardır. Bu şartların sağlanabilmesi için ise geoteknik açıdan nitelikli zemin ortamının oluşturulması gerekmektedir. Geoteknik açıdan nitelikli zeminin elde edilebilmesi, çeşitli iyileştirme yöntemlerinin zemine uygulanmasıyla mümkün olabilmektedir. Zemin iyileştirme amaçlı kullanılan geohücre, içine yerleştirilen dolgu malzemesi ile sürtünmeden dolayı kenetlenerek, yükleri daha iyi yaymakta ve yük altında meydana gelen oturmalarda azalma sağlamaktadır. Bu çalışmada, geohücre ile donatılandırılan zeminlerde, zemin türü, temel geometrisi ve boyutu, geohücre türü ve geohücrenin zemin yüzeyi ile düşey mesafesinin taşıma gücüne etkisi araştırılmıştır. Bu amaçla arazi ortamında yapılan plaka yükleme deneylerinde 0-5 mm, 5-12 mm ve 0-16 mm dane çapı aralıklarına sahip üç farklı zemin türü ile 21x24.5x10 cm ve 28x34x10 cm hücre boyutlarına sahip iki farklı geohücre kullanılmıştır. Zemin türü etkisinin incelendiği deneylerde daire ve kare kesitli toplam altı farklı model temel kullanılmıştır. İri daneli zeminin daha küçük dane boyutuna sahip zemine göre ortalama 1.2 kat daha fazla taşıma gücü sağladığı belirlenmiştir. Geohücrede hücre boyutunun azalması ile birlikte yaklaşık olarak %4.03 oranında bir taşıma gücü artışı elde edilmiştir. Aynı zamanda birim alana düşen hücre sayısının artmasıyla birlikte oturma değerlerinin de azaldığı tespit edilmiştir.
<script type="text/javascript">
<!--
document.write('<div id="oa_widget"></div>');
document.write('<script type="text/javascript" src="https://www.openaire.eu/index.php?option=com_openaire&view=widget&format=raw&projectId=od______4723::a553d3ddd93da1d050c0a33e44d02afb&type=result"></script>');
-->
</script>
Green |
citations | 0 | |
popularity | Average | |
influence | Average | |
impulse | Average |
<script type="text/javascript">
<!--
document.write('<div id="oa_widget"></div>');
document.write('<script type="text/javascript" src="https://www.openaire.eu/index.php?option=com_openaire&view=widget&format=raw&projectId=od______4723::a553d3ddd93da1d050c0a33e44d02afb&type=result"></script>');
-->
</script>
Bu çalışmada bileşen yönelimli sistem geliştirme yaklaşımlarında süreç modeli kullanımını desteklemek üzere farklı kabiliyetler gerektiren bileşen yapıları önerilmektedir. Bu yapılar ile merkezi bir süreç denetimi sağlamak için sistemli bir yaklaşım ortaya konacaktır. Servis Odaklı Mimari’yi desteklemek üzere geliştirilen teknikler ve kabiliyetler, merkezi bir süreç modelini çalıştırılabilir bir sistemin ana unsuru olarak kullanmayı uygun hale getirmiştir. Bu mekanizma bileşen merkezli yaklaşımlar için de yararlı olacaktır. Bileşenlerin yayımlanan (published) ve gereken (required) arayüzleri bulunmaktadır ve bu arayüz tanımları ile hangi işlevleri verebileceklerinin yanı sıra hangi işlevlere ihtiyaç duyacakları belirtilebilmektedir. Bu mekanizmalar kullanılarak bileşenler arası işbirliği yapılabilmektedir. Ancak bir uygulama geliştirilirken yapılacak işlerin merkezi bir süreç güdümünde tetiklenmesini hedeflemekteyiz. Tümleştirme çabasını sistematik ve güvenilir bir şekilde yürütmek üzere bu tür bir yapı yararlı olacaktır. Bunun için de bileşenlerin ne zaman bir hizmet isteyecekleri ve bunun sonucunda diğer bir bileşenin ne zaman bir hizmeti vereceğinin merkezi bir süreç tarafından eşgüdüm açısından yönetilmesi gerekecektir. Bu çalışmada önerilen bileşen yapıları ile bileşenlerin gereken arayüzlerindeki işlevler dışarıdan etkinleştirilme kabiliyeti ile donatılmakta ve merkezi bir süreç denetimini destekler hale getirilmektedir. Karmaşık sistemlerin tümleştirme yolu ile çabuk geliştirilmesini hedefleyen yaklaşım, mesaj trafiği gibi verim düşürücü parametrelerin önemli olacağı durumları hedeflememektedir. Çalışma bir örnek üzerinden önerilen mimariyi sunmaktadır. 11th Turkish National Software Engineering Symposium, UYMS 2017 -- 18 October 2017 through 20 October 2017 -- -- 131664 Alanya Municipality;Havelsan;Idea Teknoloji Cozumleri;Turkcell
<script type="text/javascript">
<!--
document.write('<div id="oa_widget"></div>');
document.write('<script type="text/javascript" src="https://www.openaire.eu/index.php?option=com_openaire&view=widget&format=raw&projectId=od______4723::32b93b6dff03a898dbf2dd8767121d10&type=result"></script>');
-->
</script>
citations | 0 | |
popularity | Average | |
influence | Average | |
impulse | Average |
<script type="text/javascript">
<!--
document.write('<div id="oa_widget"></div>');
document.write('<script type="text/javascript" src="https://www.openaire.eu/index.php?option=com_openaire&view=widget&format=raw&projectId=od______4723::32b93b6dff03a898dbf2dd8767121d10&type=result"></script>');
-->
</script>
Culinary culture, which has had a great importance from the past to the present, stands out much more today as the concept of gastronomy. Although the concept of gastronomy is mostly known as cooking beautiful food and producing delicious products, it also bears traces from the history and culture of the region where it is located. Having a rich cultural heritage in terms of gastronomy, three cities of our country have been included in the "Creative Cities" network in the field of gastronomy by UNESCO (United Nations Educational, Scientific and Cultural Organization). These cities (Gaziantep, Hatay, Afyonkarahisar) find their place in the list with their unique tastes from each other. Hatay, one of these cities, has a deep-rooted culinary culture that has reached from the past to the present with the influence of its religious and cultural richness and natural beauties formed by the fact that it has hosted many civilizations. In the literature review on Hatay province, culinary culture, local food and beverages, UNESCO city of gastronomy, the influence of religious and ethnic structures on Hatay gastronomy, etc. studies have been found on many subjects. However, in the literature review, no scientific studies on the main subject of Hatay street flavors have been found. The aim of this research, which was set out to complete this gap in the literature, is to investigate the street tastes of Hatay province and to reveal the opinions and perceptions of local people, street food vendors and gastronomy stakeholders about street tastes. Mixed (quantitative and qualitative) method was used as the data collection method in the research, and the relevant data collected from local residents, street food vendors and gastronomy stakeholders were evaluated by Triangulation method. As a result of the evaluations of the data obtained, it has been concluded that Hatay Street tastes appeal to people of all ages and come to the fore with their taste. In addition, according to mobile street food vendors, gastronomy stakeholders and local people, street food is seen as a cultural heritage for Antakya. It has been concluded that the three prominent Antakya Street delicacies are Antakya Simidi, Haytali and Damask dessert. In addition, it was found that the product-price perception of street tastes was in a good direction by the participants and was worth the money paid. On the other hand, as a result of the research, the participants remained undecided about hygiene and safety in street flavors. Another detected finding is that the feeling towards street tastes changes significantly according to people's age and marital status. Accordingly, street tastes are preferred and consumed more by young people. What is necessary about hygiene hygiene, customer relations, etc. providing trainings, standardizing the taste, quality and presentation style of street delicacies, as well as dressing mobile street flavor vendors, carts and stands in a profession-specific way are important for the sustainability of street flavors Geçmişten günümüze kadar büyük bir öneme sahip olan mutfak kültürü, günümüzde gastronomi kavramı olarak çok daha fazla öne çıkmaktadır. Gastronomi kavramı çoğunlukla, güzel yemek pişirmek ve lezzetli ürünler ortaya çıkarmak olarak bilinse de bulunduğu bölgenin tarihi ve kültüründen de izler taşımaktadır. Gastronomi açısından zengin bir kültürel mirasa sahip olan ülkemizin UNESCO (United Nations Educational, Scientific and Cultural Organization) tarafından gastronomi dalında "Yaratıcı Şehirler" ağına üç şehri dâhil edilmiştir. Bu şehirler (Gaziantep, Hatay, Afyonkarahisar) birbirinden eşsiz lezzetleri ile listede kendilerine yer bulmaktadır. Bu şehirlerden birisi olan Hatay; birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olması ile oluşan dini ve kültürel zenginliği ve doğal güzelliklerinin de etkisiyle geçmişten günümüze kadar ulaşmış köklü bir mutfak kültürüne sahiptir. Hatay ili üzerine yapılan literatür taramasında mutfak kültürü, yöresel yiyecek ve içecekler, UNESCO gastronomi şehri, dini ve etnik yapıların Hatay gastronomi üzerindeki etkisi vb. birçok konuda çalışmalara rastlanmıştır. Fakat literatür taramasında, ana konusu Hatay sokak lezzetleri üzerine olan herhangi bir bilimsel çalışmaya rastlanılmamıştır. Literatürdeki bu boşluğu tamamlamak için yola çıkılan bu araştırmanın amacı Hatay iline ait sokak lezzetlerini araştırmak, sokak lezzetlerine ilişkin yerel halk, seyyar sokak lezzeti satıcıları ve gastronomi paydaşlarının görüş ve algılarını ortaya koymaktır. Araştırmada veri toplama yöntemi olarak karma (nicel ve nitel) yöntem kullanılmış olup, ilgili veriler yerel halk, seyyar sokak lezzeti satıcıları ve gastronomi paydaşlarından toplanan veriler üçgenleme (Triangulation) yöntemi ile değerlendirilmiştir. Elde edilen verilerin değerlendirmeler sonucunda Hatay Sokak lezzetlerinin her yaştan insana hitap ettiği ve lezzetiyle ön plana çıktığı sonucuna ulaşılmıştır. Bunun yanı sıra seyyar sokak yemeği satıcıları, gastronomi paydaşlarına ve yerel halka göre sokak lezzetleri Antakya için kültürel bir miras olarak görülmektedir. Öne çıkan üç Antakya Sokak lezzetleri, Antakya Simidi, Haytalı ve Şam tatlısı olduğu sonucunu ulaşılmıştır. Bunun yanı sıra sokak lezzetlerin ürün-fiyat algısının katılımcılar tarafından iyi yönde olduğu ve ödenen paraya değer olduğu görülmüştür. Diğer yandan araştırma sonucunda katılımcılar, sokak lezzetlerinde hijyen ve güvenlik konusunda kararsız kalmıştır. Bir başka tespit edilen bulgu ise sokak lezzetlerine karşı hissedilen duygunun insanların yaşına ve medeni durumuna göre anlamlı yönde değiştiğidir. Buna göre sokak lezzetleri gençler tarafından daha çok tercih edilmekte ve tüketilmektedir. Hijyen konusunda gerekli olan hijyen, müşteri ilişkileri vb. eğitimlerin verilmesi sokak lezzetlerinin ayrıca tadının, kalitesinin ve sunuş tarzının standart hale getirilmesi, seyyar sokak lezzeti satıcıları, arabaları ile stantlarının mesleğe özgü şekilde giydirilmesi sokak lezzetlerinin sürdürülebilirliği açısından önem arz etmektedir
<script type="text/javascript">
<!--
document.write('<div id="oa_widget"></div>');
document.write('<script type="text/javascript" src="https://www.openaire.eu/index.php?option=com_openaire&view=widget&format=raw&projectId=od______4723::2aa017f3798e5ab9a7ad5947124ec31c&type=result"></script>');
-->
</script>
Green |
citations | 0 | |
popularity | Average | |
influence | Average | |
impulse | Average |
<script type="text/javascript">
<!--
document.write('<div id="oa_widget"></div>');
document.write('<script type="text/javascript" src="https://www.openaire.eu/index.php?option=com_openaire&view=widget&format=raw&projectId=od______4723::2aa017f3798e5ab9a7ad5947124ec31c&type=result"></script>');
-->
</script>
Many countries devote an increasing proportion of their economic resources to produce and provide health care services. Looking at the written economic literature, it can be seen that although there is work on convergence in health expenditures, these studies are generally based on linearity assumption. In this study, the validity of the convergence hypothesis on the public, private and total per capita health expenditures are analyzed by non-linear panel unit root tests in a sample of 18 OECD countries, covering Turkey, over the period 1979-2016. The fmdings of the analysis show that the convergence hypothesis is valid only for private per capita health expenditure. WOS: 000488269100005
<script type="text/javascript">
<!--
document.write('<div id="oa_widget"></div>');
document.write('<script type="text/javascript" src="https://www.openaire.eu/index.php?option=com_openaire&view=widget&format=raw&projectId=tubitakulakb::dd231e764da081b2568a3081d3d94f1f&type=result"></script>');
-->
</script>
Green | |
gold |
citations | 0 | |
popularity | Average | |
influence | Average | |
impulse | Average |
<script type="text/javascript">
<!--
document.write('<div id="oa_widget"></div>');
document.write('<script type="text/javascript" src="https://www.openaire.eu/index.php?option=com_openaire&view=widget&format=raw&projectId=tubitakulakb::dd231e764da081b2568a3081d3d94f1f&type=result"></script>');
-->
</script>
Bu çalışmada balıkçılık yönetiminin önemli bir konusu olan ıskarta ölümlerini tahmin ve etkileyen faktörler üzerine ticari ve deneysel bir dizi çalışma yapılmıştır. Ticari trol operasyonlarında ölüm oranları ve basınç tedavisinin yaşama oranına etkisi gözlemlenmiştir. Sanal balıkçılık denemeleri ise kontrollü şartlarda doğadan temin edilen canlı balıklar kullanılarak balık davranışları laboratuvarında gerçekleştirilmiştir. Bu iki farklı çalışmada bir balıkçılık operasyonu sonrasında yaşam oranı, akut ölüm oranı ve gecikmiş ölüm oranı tahmin edilmiştir. Yaşama oranına etki eden temel faktörler, balık davranışı, basınç değişikliği, trol çekim hızı ve deniz suyu sıcaklığı olarak tespit edilmiştir. Bu faktörler, farklı türler üzerinde farklı etkiler göstermiştir.Deneysel ve deniz çalışmaları sonucunda elde edilen yaşama ve ölüm oranları biyokimyasal kan parametreleriyle desteklenmiştir. Yaşama oranına etki eden faktörlerin oluşturduğu stresin seviyesi kan serumundaki kortizol, T3 ve T4 hormon miktarları incelenerek tespit edilmiştir.Çalışmada, basınç tedavisi uygulandığında türlerin yaşama oranının daha yüksek olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Laboratuvarda yapılan trol simülasyonu ve akıntı kanalı denemelerinde farklı deniz suyu sıcaklığı ve trol çekim hızına göre davranış bozukluğu ve 24 saat süreyle canlı kalma oranları tespit edilmiştir. Bu çalışmalarda E. costae, E. aeneus, E. marginatus türlerinin ağ içinde veya akıntı kanalında yüzmedikleri ve dolayısıyla yorulmayarak canlı kaldıkları görülmüştür. L. mormyrus ve S. aurata yüksek yüzme performansı göstermiş ve tekrar suya bırakıldıklarında önemli ölçüde canlı kalabilecekleri sonucuna ulaşılmıştır.Bu tez çalışması ıskartanın yaşama oranlarının sürdürülebilir balıkçılık ve stok yönetimi için önemli bir konu olduğunu ortaya koymuştur. Ayrıca balıkçılık operasyonları sonrası tekrar denize atılan ıskartanın yaşaması, balıkçılık ekonomik kayıpları ve sorumlu çevre yaklaşımı için önemli bir husustur. In this study, a series of commercial and experimental studies were carried out on factors that predict and affect the discard mortality, an important issue of fisheries management. The effects of mortality rates and pressure treatment on survival rate were observed in commercial trawl operations. Virtual fishing experiments were carried out in laboratory using live fish from the nature under controlled conditions. In these two different studies, survival rate, acute mortality and delayed mortality were estimated after a fishing operation. The main factors affecting the survival rate, fish behavior, pressure changes, trawling speed and seawater temperature. These factors showed different effects on different species.The survival and mortality rates obtained as a result of experimental and marine studies were supported by biochemical blood parameters. The level of stress caused by factors affecting survival rate was determined by examining the amounts of cortisol, T3 and T4 hormones in the blood serum.In the study, when pressure treatment was applied, the survival rate of the species was higher. In the trawl simulation and flow channel experiments, different sea water temperatures and behavioral impairment according to trawling speed and survival rates for 24 hours were determined. In these experiments, E. costae, E. aeneus, E. marginatus did not float in the net or in the flow channel and thus they were found to be alive without fatigue. L. mormyrus and S. aurata showed high swimming performance and were able to survive to a considerable extent when released to the water.This thesis study showed that the discard survival rate is an important issue for sustainable fisheries and stock management. In addition, the survival of discarded fish released into the sea after fishing operations is an important issue for fisheries economic losses and responsible environmental approach. 101
<script type="text/javascript">
<!--
document.write('<div id="oa_widget"></div>');
document.write('<script type="text/javascript" src="https://www.openaire.eu/index.php?option=com_openaire&view=widget&format=raw&projectId=od______4723::7c70cdff5583591eab8d8179d5f5bbab&type=result"></script>');
-->
</script>
Green |
citations | 0 | |
popularity | Average | |
influence | Average | |
impulse | Average |
<script type="text/javascript">
<!--
document.write('<div id="oa_widget"></div>');
document.write('<script type="text/javascript" src="https://www.openaire.eu/index.php?option=com_openaire&view=widget&format=raw&projectId=od______4723::7c70cdff5583591eab8d8179d5f5bbab&type=result"></script>');
-->
</script>
Akarsu yapılarında katı madde miktarının doğru bir şekilde tahmin edilmesi, su kaynaklarının mühendislik çalışmalarında belirgin bir öneme sahip olup, bu yapıların hassas bir şekilde tasarım ve projelendirilmesine bağlıdır. Katı madde miktarı doğru analizlerle belirlenmediği takdirde su alma yapıları ve barajlar kısa sürede ekonomik ömrünü tamamlayabilir. Bu da verimlilik ve maliyet açısından olumsuz sonuçlar doğurur. Çoğunlukla katı madde miktarı gözlem istasyonlarından yapılan ölçümlerle, katı madde anahtar eğrisi, yapay zekâ modelleme yöntemleri ve kullanılan katı madde denklemlerinden faydalanılarak belirlenmektedir. Bu çalışmada Missouri nehrindeki Nebraska eyaleti Omaha istasyonunda 2011-2017 yılları arasında ölçülen nehir debisi, hava sıcaklığı, yağış gibi hidro-meteorolojik parametreler kullanılarak katı madde miktarı tahmin modellemesi yapılmıştır. Katı madde miktarının tahmini için; katı madde anahtar eğrisi (KMAE) ve literatür de yapay zekâ yöntemleri arasında yer alan radyal taban fonksiyonlu destek vektör makineleri (DVM-RTF), polinom çekirdek fonksiyonlu destek vektör makineleri (DVM-PÇF) ve genelleştirilmiş regresyon yapay sinir ağı (GRYSA) kullanılmıştır. Bu modeller kendi içinde korelasyon katsayısı (R), ortalama karesel hataların karekökü (KKOH), mutlak ortalama hata (MOH) kullanılarak karşılaştırma yapılmıştır. Ölçüm ve model sonuçları karşılaştırıldığında, radyal taban fonksiyonlu destek vektör makineleri (DVM-RTF), polinom çekirdek fonksiyonlu destek vektör makineleri (DVM-PÇF) ve genelleştirilmiş regresyon yapay sinir ağı (GRYSA) modellemeleri nehirlerdeki katı madde miktarının tahmininde uyumlu sonuçlar vermiştir. DVM-RTF, DVM-PÇF ve GRYSA modelleri klasik yöntemlere alternatif olarak sunulabilir. Accurate estimation of sediments content in river structures has a significant importance in engineering studies of water resources and depends on the precise design and projecting of these structures. If the amount of sediments is not determined by the correct analysis, water intake structures and dams can complete their economic life in a short time. This has negative consequences in terms of productivity and cost. The amount of sediments is mostly determined by measurements from observation stations, sediment key curve, artificial intelligence modeling methods and solids equations used. In this study, the estimation of the sediments content was performed by using hydro-meteorological parameters such as river flow, air temperature and precipitation measured between 2011-2017 years at Omaha Station in Nebraska State, Missouri. For the estimation of sediment amount, sediment rating curve (SRC) and support vector machines- radial basis function (SVM-RBF), support vector machines-polynomial kernel (SVM-PK) and generalized regression neural network (GRNN) which are among the artificial intelligence methods in literature are used. These models were compared by using correlation coefficient (R), root of mean square errors (RMSE) and absolute mean error (MAE). When the measurement and model results were compared, support vector machines- radial basis function (SVM-RBF), support vector machines-polynomial kernel (SVM-PK) and generalized regression neural network (GRNN) models gave consistent results in the estimation of sediments content in rivers. SVM-RBF, SVM-PK and GRNN models can be offered as an alternative to classical methods. 90
<script type="text/javascript">
<!--
document.write('<div id="oa_widget"></div>');
document.write('<script type="text/javascript" src="https://www.openaire.eu/index.php?option=com_openaire&view=widget&format=raw&projectId=od_____10208::1ff4b8b3c930dd8af71560dd136b0df3&type=result"></script>');
-->
</script>
Green |
citations | 0 | |
popularity | Average | |
influence | Average | |
impulse | Average |